Batı Ermenistan’ın Ermeni vatandaşlarının nesilleri, soykırım ARMENOSİD’den sağ kurtulan birinin oğlu ve torunu olarak, eve dönmeyi hiç düşündünüz mü?

Akraba evini değil, atalarımızın köklerini, kayıp kuşların ağacını kastediyorum: Kilikya;  Ermenistan’ın kadim krallığı, Batı Ermenistan, Muş, Sasun, Zeytun, Van, Maraş, Dikranagert gibi iller, Trabzon ve Hamşen, Kars ve Ardahan gibi bölgeler, ayrıca bin yıllık tarihimizin emaneti olan ve hâlâ saldırganın elinde mücadele eden ebedi yeryüzü cennetinin diğer bölgeleri.

Ermeni halkı yedi bin yılı aşkın bir süredir kimliğini korumuşsa, Ermeni damarlarında Nuh’un göksel kanından bir damla aktığı içindir. Milletimizin mucizevi bir şekilde dayanması ve zaman zaman sonsuzluk serabına yolculuğuna devam etmesi için bir damla yeterlidir.

Türkiye, Ermenilere, Süryanilere, Pontus Rumlarına, Keldanilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara karşı işlediği soykırımı tanımakla suçunu kabul etmekten korkuyorsa ve insanlığa karşı suçunu minimuma indirmekte ısrar ediyorsa, bu kesinlikle Soykırımın bir gerçek olduğunun reddedilemez bir kanıtıdır. Ve bu gerçeğin tanımaması, bunun işlenmediği anlamına gelmez.

Aslında katil, bir suçun işlendiğini inkar eder.

Binlerce çocuk evlerinden koparıldı ve askerleri ve liderlerini memnun etmeye zorlandı, milyonlarca insan yok edildi ve malları yağmalandı.

Ne yazık ki, saygı gereği bu gerçeği ilk kabul etmesi gereken İsrail inatla bunu inkar ediyor. Gerçeklerle ilişkisi ne olursa olsun, uluslararası Siyonistler için Ermenilere karşı uygulanan soykırım ARMENOSİD’in tanınması, [sözde] Yahudilere uygulanan Soykırıma saygısızlık anlamına gelir. Şimon Peres Ermenilere karşı uygulanan soykırım ARMENOSİD hakkında şunları söyledi: “Ermenilerin bir trajedi yaşadığını ama soykırım yaşamadığını kabul ediyorum.”

Bu elbette anlaşılabilir bir durumdur: İsrail devleti Holokost üzerindeki tekelini ve zenginliğini kaptırmamak için her şeyi yapacaktır. Unutmayalım ki 1895 ve 1896’da Sefarad Yahudileri, İstanbul’daki Ermenilere karşı yapılan katliamlarda Türklere katıldılar (bu, Yahudi P151 arşivinin dahili belgeleriyle doğrulanıyor). Ayrıca 1915-1923 yılları arasında Ermenilere karşı uygulanan soykırım ARMENOSİD, Talat, Enver ve Mustafa Kemal namı diğer Atatürk liderliğindeki Türk Masonları (Dönmeler) tarafından gerçekleştirilmiştir. O zamanlar Türkler ve Almanlarla ittifak kuran Kürtler, aptallık kotalarını doldurarak, annemin Diyarbakır’daki ailesi de dahil olmak üzere iki milyondan fazla Hıristiyan’ı öldürdüler.

Bir gün belki -“belki” diyorum- Türkler büyüyecek ve insanın dine değil, aklına bağlı olduğunu, herkesin vicdanına uygun düşen inancı kabul etmekte özgür olduğunu anlayacak. O zaman hiçbir dinin diğerinden üstün olmadığını, içinde yaşadıkları çağa uyum sağlama konusunda hepsinin büyük eksiklikleri olduğunu anlayacaklardır.

“X” tanrısının, aynı tanrıya farklı bir adla tapındıkları için, inanmayanların kafalarının kesilmesini emrettiği üzerinde durmam anlamsız: Türkiye’de Hıristiyanlara karşı olduğu gibi şimdi Suriye ve Irak’ta kâfirlerin uzuvlarını keserek, hayatta kalanları zincirleyerek ve kadınları seks kölesi yaparak dehşet saçtılar. Bütün bunlar, tanrılarının isteğini yerine getirdiklerine inanan gericiler tarafından yapıldı, çünkü o tanrı onları cennete alarak ödüllendirecektir. Ve “dünyanın tanrılarının” zehrini her yere yayan Talmud’dan bahsetmeyelim.

Doktrin kirliliğinden arınmış, sözde kutsal kitapların emirlerine, hükümlerine, inanç ve tavsiyelerine uymayan insanlık nasıl olurdu merak ediyorum. Buddha, Şiva ve hiçbir şey vaat etmeyen ve zarar vermeyen binlerce başkaları varken şiddeti körükleyen tanrılara itaat etmeli miyiz acaba?

Saygılarımla

Raymond Ruben Berberyan

Hepimiz Batı Ermenistan’ız. 

raymond_berberian14@yahoo.com.ar

rupenberberian41@gmail.com