Vatanını Bilmeyen Onu Gerçekten Sevemez

Raffi

Tarih yazımının doğru olmaktan uzak olduğuna dair yaygın bir yanılgı vardır. Ancak tarih sistematik bilginin alanı içindedir, sadece gerçeklerin, sayıların ve isimlerin yazıldığı bir makale değildir. Tarih, geleceğin varlığı için geçmiş aracılığıyla bugünün yaratılmasıdır. G. Sarafyan’ın yazdığı  “Antep Ermenileri Tarihi”ni okuyorsunuz ve tarihin ders almamış halklar için tekerrür etmeyi sevdiğine inanıyorsunuz.

6 Şubat’ta meydana gelen deprem nedeniyle Kilikya Ermenistanı zamanında Ermenistan Katolikosunun ikametgahının bulunduğu tarihi Ayntap kalesi yıkıldı. Felaketten sonra Ayntap’tan bahsetmeye başlamaları üzücü, çünkü Ayntap’ın her köşesinde Ermeniler “gömülü.”

1915-1922 yılları arasında Ermenilere uygulanan Soykırım ARMENOSİD, Ermenilerin damgasıdır.

Birkaç yıl içinde Ermeniler tarihi vatanlarını ve yaklaşık 2 milyon canlarını kaybettiler.

Soykırım sırasında Jön Türkler tarafından uygulanan yöntemlere bakılmaksızın Ermeniler düşmana karşı doğru dürüst bir direniş göstermediler.

Yaklaşık yarım milyon kilometrekarelik tarihi vatanımızda sadece birkaç yerleşim yeri Türklere isyan etti. Ermeni halkının kolektif çıkarlarını değil, sadece var olma mücadelesinin sonucunu da dikkate alarak, farklı zamanlarda, çoğu örgütsüz olarak isyan ettiler…

Ayntap, Jön Türklerin planlarına isyan eden birkaç yerleşim yerinden biriydi…

İki milyona yakın nüfusuyla şu anda altıncı büyük şehri.

Ayntap güzel bir şehir. Fırat Nehri’nin bir kolu olan Sacur Nehri’nin kıyısında, Kilikya sınırında yer almaktadır.

Tarihsel literatürde Ayntap, 10. yüzyıldan itibaren bir kale kenti olarak anılır.

Önce Goğ Vasil Kamsarakan’ın, sonra Edesia’nın Haçlı iktidarına dahil edilmiştir. 13. yüzyılda Kilikya Ermeni kralları Ayntap’ı ele geçirip Kilikya Ermeni krallığına dahil etmeye çalıştılar, ancak başarılı olamadılar. 14. yüzyılda şehir Mısır Memlükleri ve daha sonra Lenk-Temur’un birlikleri tarafından ele geçirildi. Ve 16. yüzyılın başından itibaren son olarak Osmanlı Türklerinin eline geçti.

1915’te Ayntap’ın yaklaşık 50.000 nüfusu vardı ve Ermeniler ( 20.000’den fazla) açık bir çoğunluk oluşturuyordu. Geri kalanlar Türkler, Kürtler ve Araplardı. Şehirde 6 Ermeni kilisesi, 18 Ermeni okulu, Amerikalı misyonerlerin kurduğu ve öğrencilerinin çoğu Ermeni kızlardan oluşan bir kız okulu ve  bir ruhban okulu bulunuyordu. Antep’te Ermenice harflerle yazılmış, Türkçe “Mentor” gazetesi yayımlanıyordu.

Ancak tüm bunlarla birlikte Ayntap Ermenilerinin yarısının Türkçe konuştuğunu da belirtmek gerekir. O zamanın bütün ekonomisi Ermenilerin elindeydi. Ermeniler ticarette, çiftçilikte başarılıydılar ve bakımlı evlerde yaşıyorlardı. Türk unsuru ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşıyordu.

1895’te Ayntap’ta Ermeniler ve Türkler arasında büyük bir gerilim çıktı, ancak çatışma durduruldu. Ancak bu, Ermeniler için silahlanma sinyaliydi. Adana’da onbinlerce Ermeni’nin Türk ordusuna kurban gittiği zaman 1909 katliamından Ermenileri silahlanmış olması kurtardı. 1915 soykırımında ARMENOSİD’de, yerel Ermenilerin savaşma ruhuna ve silahların olmasına rağmen, Ayntap Ermenileri Türklere karşı direnmedi. Aslında Kilikya Ermenilerinin direnişi, Kilikya Katolikosu Sahak’ın hain tavrı nedeniyle o günlerde kırıldı.

Ayntap, Maraş’tan Der Zor’a giden yolda özel bir kavşak olduğu için, Kilikya’daki Ermeni yerleşimlerinden gelen tüm kervanlar Ayntap’tan geçerdi. Ve Mayıs 1915’ten beri Ayntap Ermenileri, ölüme giden ilk kervanlara tanık oldu. Ne yazık ki, Ayntap’ın Ermeni halkı bundan ders almadı. Ayntap’ta sürgün daha sonra başladı. Ayntap Valisi Şükrü Bey ve ordu komutanı Hilmi Bey, Ayntap’ın Ermenilerden boşaltılmasına sonuna kadar karşı çıktılar. Ancak Jön Türk hükümetinin sert tutumuna yenik düştüler. Ayntap’ta Jön Türk Partisi’nin temsilcileri Ali Cenani ve Fadel Beyler, Ermenileri katletme çağrılarıyla Türkleri kışkırtmaya devam ettiler.

Onlar İstanbul’a telgraf çekerler ve hükümete Ermenilerin yerel camilere saldırmaya hazırlandıklarını, Türkleri öldürmek, evlerini yakıp yıkmak ve her şeyi yağmalamak istediklerini bildirirler. Türk Deniz Kuvvetleri Nazırı Cemal Paşa, vekili Fahri Paşa’yı durumu yerinde incelemesi için Ayntap’a gönderir. Fahri Paşa raporunda bu dedikoduları yalanlıyor.

1915 Temmuz ayı sonlarında İttihat ve Terakki’nin sorumlu katibi Cemal Bey Ayntap’a geldi. 

Amacı, yerel Türkler aracılığıyla hükümeti Ayntap Ermenilerini sürmeye ikna etmekti. İstanbul’a onlarca telgraf çekiliyor. Son olarak, hükümet Ermenilerin tahliyesini organize etmeye karar verir. Bunu öğrenen Şükrü Bey ve Hilmi Bey istifa eder. Şükrü Bey’in yerine Ermeni sürgününü gerçekleştiren Ahmed Bey atandı.

1-13 Ağustos 1915 tarihleri ​​arasında Ayntap Ermenilerinden oluşan altı kervan Der Zor’a doğru yola çıktı. Ermenilerin gitmesinin hemen ardından yağmalama başladı.

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Türkiye savaştan yenildiğini kabul etti. Bu, soykırımdan sağ kurtulan pek çok kişinin anavatanlarına dönmesi ve yeni bir hayat kurması için bir fırsat oldu. Şehre 10.000 Ayntap ve 8.000 Sebastia-Sivas Ermenileri yerleşti.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Türk mirasına sahip çıkmayı arzulayan Fransa, Kilikya’ya asker gönderdi ve Ayntap, Fransız yönetimi altına girdi. Bu, Ermenilerin can ve mal güvenliğinin teminatı olabilecek gibi görünüyordu. Fakat Türkiye teslim olmadı. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk milliyetçiliği sahneye çıktı.  Mustafa Kemal, etrafında Türk ordusunun kalıntılarını ve milliyetçi ruhla dolu Türk figürlerini toplayarak, Türkiye’yi yabancı ordulardan kurtarmak ve büyük, güçlü bir devlet yaratmak için yola çıktı. 

1919 sonbaharından itibaren Ayntap’taki durum yeniden tırmandı. Şehirde konuşlanan Fransız ordusu ve komutanlığı iki yüzlü bir politika yürüttü.

Ermeniler, önceki acı deneyimi hesaba katarak silahlanmaya başladı. Erkekler silaha çağrıldı. Silahlı gruplara genç kızlar ve kadınlar da dahil edildi. Toplamda 750 kişi eline silah aldı. Ermeniler şehri 11 savunma bölgesine ayırdılar. Askerlik, erzak, adli komisyonlar oluşturuldu. Bireysel insanlar silahlar yapımına başladı: eskimiş silahları tamir ettiler ve patlayıcı maddeler yaptılar. Hatta Ermeniler terkedilmiş ve kullanım dışı kalmış eski bir topu tamir edip savaşlarda kullanmayı bile başarmıştır.

Ayntap’ta Ermeni öz savunmasının örgütlenmesi için Artur Levonyan ve Avedis Kalemkaryan liderliğinde özel bir komite oluşturuldu. Meşru müdafaa mücadelelerinin aktif organizatörlerinden biri, papaz Nerses Tavukçyan’dı. Gerçekten de öz savunma birlikleri yılmaz bir irade ve büyük bir bilgi göstererek küçük bir kuvvetle Türklere misilleme yaptılar.

1920 Mart ayı sonunda Türk birlikleri Ayntap’a saldırdı.1915-1921 yıllarında Ermeni-Türk ihtilaflarında Ayntap’ın öz savunması Ermenilerin en uzun süren mücadelesi oldu. 1 Nisan 1920’den 8 Şubat 1921’e kadar yaklaşık 314 gün boyunca şehrin Ermenileri, Türklere karşı kahramanca bir direniş gösterdi. Mücadele şiddetliydi. Ermeniler her cephede kahramanca direniş gösterebildi ve zaferlerini kutladı. Türkler binlerce kayıp vererek geri çekiliyor, güçlerini yeniden topluyor ve sonra tekrar saldırıyorlardı.

Ermeniler  her binayı, kiliseyi, camiyi kaleye çevirerek kendilerini ustalıkla savundu. Ayntap ayaklanması dünyadaki Ermenilerin ilgi odağı oldu. Birçoğu, Ayntap Ermenilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için büyük miktarda maddi kaynağı feda etti. Özellikle kuşatma altındaki Ermenilerin yardımına para ve yiyecekle gelen Mısır Ermenileri. Ermeni Boğos Ömür boyu başkanı olan Boğos Nubar liderliğindeki Hayırseverler Genel Birliği büyük yardımda bulundu. Bu yardım, mücadele eden Ermenileri açlıktan kurtardı.

Her halükarda, güçler eşit değildi ve Ayntap Ermenileri anavatanlarını terk etmek zorunda kaldı. Kilikya’dan ayrılarak dünyanın dört bir yanına sürgün ettiler. Bir kısmı daha sonra, geri dönüş yıllarında Sovyet Ermenistan’a  yerleşti. Masis bölgesinin (Ararat marz) Tazagyuğ köyünün adı Ayntap olarak adlandırıldı.

Ayntap için savaşan vatandaşlar, yürüyüş buyruğunu oluşturdular. Bunun 

yazarı Harutyun Ağayan’dır:

 – Uzak durun korkaklar!

Biz yeni Hayk’ın yeni nesli olduk.

Şehit düşenlerin 

Ermeni kanıyla vaftiz olduk.

Bombalarımızın sesi korkunç

“Ermeniler” silahlanın bağırıyorlar.

Şehitlerin cesetleri

Yeraltından filizleniyorlar.

Ah, vatan, ah Kilikya,

Sil gözyaşlarını

Aşkın ve acın için

Ayntaplı yaşayabildi.

Aşkhen Virabyan