Batı Ermenistan’ın Dikranagert şehri, M.Ö. 70 yılında Kral İkinci Büyük Dikran döneminde inşa edilmiş ve onun adını almıştır. 

Farklı zamanlarda şehrin farklı isimleri vardı, örneğin: Martirosupolis, Farkin, Muafarkin gibi. 

Ermenistan’ın ünlü başkenti Dikranagert, M.Ö. 65 yılında Pompey ile imzalanan barışa  kadar Ermeni İmparatorluğu’nun merkezindeydi. Ayrıca ticari yolların kesiştiği noktada bulunuyordu. Dikranagert oldukça hızlı gelişti. Sadece 2-3 yılda antik Doğu’nun ünlü şehirlerinden biri haline geldi. Şehrin gelişimi ve refahı Dikran’ın kral olduğu tüm yıllarında devam etti. 

MÖ 69’da Lukullus’un ve MÖ 66-65 Pompey’in akınları başkentin ilerleyişini durduramadı. Dikranagert Helenistik tipte bir şehirdi. Ana nüfusunun çoğu el sanatları ve ticaretle uğraşıyordu.

Antik dünyanın diğer kentleri gibi Dikranagert’in nüfusuyla ilgili doğrudan bir kanıt yoktur. Bununla birlikte, bir dizi dolaylı gerçeğe dayanarak, şehrin altın çağında 100 binden fazla sakini olduğuna inanılıyor.

Ulusal açıdan Dikranagert’in nüfusu homojen değildi. Nüfusun çoğu Ermeniydi. Burada çok sayıda Yahudi, Rum, Süryani, Kapadokyalı ve diğerleri de yaşıyordu. Sonradan gelme insanların çoğu, Büyük Dikran’ın istilalarından sonra getirdiği esirlerdi.

Antik Yunan ve Roma tarihçilerinin açıklamalarına göre Dikranagert, 50 arşın yüksekliğinde surlarla çevriliydi. Surların içine ambarlar, cephanelikler, ahırlar inşa edilmişti.

Ele geçirilemez kale şehrin içinde, Büyük Dikran’ın inşa ettiği görkemli saray ek tesisleriyle birlikte şehrin dışında bulunuyordu. Büyük Dikran’dan sonra Dikranagert artık hızla gelişmiyor ve başkent değildir. Büyük Dikran’dan sonra, ülkenin siyasi merkezleri yalnızca Ayrarat dünyasında bulunan şehirlerde faaliyet gösteriyordu. Dikranagert, Roma ve İran arasında devam eden savaşlar nedeniyle ekonomik olarak zarar gördü ve yavaş yavaş bir kale kentine dönüştü. MÖ. II.-III. yüzyıllardan itibaren Dikranagert, diğer Helenistik kentleri örnek alarak feodal bir kent haline geldi.

Ancak Dikranagert önemini kaybetmez ve Ermenilerin, Romalıların, Perslerin ve daha sonra Arapların egemenliği altında bir yönetim merkezi olmaya devam eder. 12. yüzyıldan itibaren giderek önemini yitirerek sıradan bir yerleşime dönüşür.