
Farklı dönemlerde Ermeni Platosunu işgal eden fatihler, Ermeniler de dahil olmak üzere yerli halkları zorla asimile etme politikasını benimsemişler ve bunların uygulanmasının ana yöntemlerinden biri de zorla din değiştirme olmuştur. 11. yüzyılda Ermeni Platosunu ve çevresini işgal eden Türk boylarının kurduğu devletlerde asimilasyon, çoğunlukla zorla İslamlaştırma yoluyla ilerlemiş ve kurbanları yerli gayrimüslim halklar olmuştur. Ermenilerin zorla din değiştirmeleri için ölüm tehditleri, vergi, yasal ve sert zulüm politikaları gibi çeşitli yöntemler uygulandı. Dayatılan İslam’ı kabul eden Ermenilerin bu kısmı, çeşitli nedenlerle, ister istemez ana köklerinden ve Hristiyan akrabalarından zaman içinde ayrılmış, sonuçta bu, kısmen veya tamamen asimilasyona yol açmıştır. Bunun temel nedenlerinden biri de geçmişte ve günümüzde çoğu zaman olduğu gibi dinin etnisitenin önüne geçmesi ve insanların bu ilke üzerinden ayrımcılığa tabi tutulmasıdır. Buna göre Ermeni ve Hristiyan kavramları eşitlenmiş, gayri hristyan Ermeni kavramı dışarıda bırakılmıştır.
Doğu bilimcisi Aleksan Khaçatryan bu vesileyle not ediyor: “Ermeniler için Hristiyanlık sadece bir din değil, aynı zamanda bir dünya görüşü, ulusal varoluşun temeliydi. Bu nedenle ortaçağ Ermenistan’ında inanç değişikliği neredeyse ulusal aidiyetinin değişimine eşdeğerdi. Başka bir dine katılmak, uyruğu değiştirmek anlamına gelirdi. Hristiyan, üstelik Gregoryan hristiyan olmak, Ermeniliğin bir standardı olarak görülüyordu. Dolayısıyla din değiştirme, irtidat ve vatana ihanet olarak nitelendirildi.”
Türk kabilelerinin Küçük Asya’yı ve Ermeni Platosunu işgal etmesinden sonra Ermenilerin zorla İslamlaştırılmasının özellikle büyük olduğu iyi bilinen bir gerçektir. Çocuklar, din değiştirme için en uygun hedef olarak görülüyordu ve onları erken yaşta İslamlaştırarak, yeni oluşan ulusal ve dini özbilinci silmek daha kolaydı. Osmanlı Devleti’nde çok yaygın olan, yüzyıllarca kullanılan ve namı-ı diğer “kan vergisi” olan devşirme bu mantıkla uygulanmış. Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin İslamlaştırılmasına yönelik son büyük çaplı eylem Ermeni Soykırımı sırasında 1915-23’te gerçekleşti.
Batı Ermenistan’daki din değiştiren Ermenilerin büyük çoğunluğu, ölüm kalım tercihi yaparak İslam’ı kabul etmeye zorlandı. Türkiye’deki asimile edilen veya bu yolda bulunan Ermenilerden bahsederken, çoğu zaman tartışmalı ve aynı zamanda çok katmanlı statülerinin tanımlanması sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz. Konuya açıklık getirmek için aşağıdaki argümanların dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz: Batı Ermenistan’ın Müslümanlaştırılmış Ermenileri, farklı asimilasyon ve kimlik kaybı aşamalarındaki insanlardır, hepsinin saf bir Ermeni etnik kökeni yoktur ve İslamlaştırılmış Ermeniler ve onların soyundan gelenler arasında meydana gelen bazı fenomen ve süreçleri bir başlangıç noktası olarak alırsak , o zaman geleneksel olarak iki gruba ayrılabilirler:
A.Ulusal-dini (Hıristiyan) adetlerinin, bayramlarının, ayinlerinin belirli unsurlarını koruyan, sık sık dilini unutan veya “sembolik Ermenice” konuşan, Ermeni öz-farkındalık yüzdesine sahip olan safkan Ermeniler. Onlar gizlice tüm bunları korumaya ve torunlarına aktarmaya çalışırlar. Bu gruba mensup olanlara mesleki literatürde kripto-Ermeniler denilmektedir.
B. Ataları zorla İslam’ı kabul eden Ermeni nesilleri, çoğu bunu biliyor ve hatta kabul ediyor, ancak ulusal dini geleneklerin unsurlarını çok daha az koruyor. Aynı grup, büyükannesi veya büyükbabası Ermeni olan ve hafızasında bunun korunduğu kişileri de içerebilir. Var oldukları gerçeği hem Batı Ermenistan’da hem de sınırlarının ötesinde daha geniş tartışma alanlarının konusu olan büyük melezler ordusunu oluşturuyor. Bu melezlerden bazıları Ermeni asıllı olduklarını gururla kabul ediyor ama aynı zamanda Ermeni olduklarını çeşitli sebeplerle kategorik olarak inkar ediyorlar. Dahası, çeşitli kaynaklara göre, aralarında aşırı milliyetçi örgütlerin üyeleri var. Bizce bu olgunun açık bir psikolojik yönü vardır. Şu anda zorla Müslümanlaştırılan Ermeniler ve onların soyundan gelenler arasında ilginç süreçlerin yaşanması ve şu anda bu trendin artması da dikkat çekicidir.
Batı Ermenistan’daki Müslümanlaştırılmış Ermeniler sorununun yüzeysel bir gözlemi sonucunda ortaya çıkan birçok gerçek, aralarında korunan belirli bir hafızadan bahsetmemize izin veriyor. Bu da, uygun elverişli koşullar olması durumunda, teorik olarak olası öz-örgütlenmeleri için yeterli bir temel haline gelebilir. Batı Ermenistan’da yaşayan birçok gizli ve İslamlaştırılmış Ermeni arasında ulusal kökleri koruma arzusu veya en azından onlara bir ilgi olduğu açıktır. Ancak Türkiye’de varlıklarını sürdüren ve farklı inkar ve kimlik kaybı düzeylerinde bulunan Ermeni kuşakları arasında etnik ve dini özbilinç unsurlarının değerlendirilmesi için yaşadıkları ortamı net bir şekilde düşünmeleri ve dikkate almaları zorunlu ve en önemli bir koşuldur.
Ermeni ya da gayrimüslim olmanın bugün bile son derece tehlikeli olduğu Türkiye’de ve İşgal Altındaki Batı Ermenistan’da, klasik Ermeniliği sürdürmek, yalnızca İstanbul’da değil, çok daha gerici Doğu bölgelerinde de imkansız olmazsa zordur. Batı Ermenistan’daki dini değiştiren Ermeni grupları bozuk bir zihinsel ve psikolojik duruma sahipler, korku ve bilinçaltı korku koşullarında yaşıyorlar, dış ve iç dünyalar için iki kimlikleri var. Bu nedenle, başka bir dine mensup Ermenileri “suçlamadan” ve onları Ermeni olmakla ilgili Ermeni standartlarına dahil etmeden önce, tüm bunlar dikkate alınmalı. Tabii ki bu, dar mesleki bilgi ve beceri gerektirir.
Ermeni bilincinin farklı katmanlarının korunduğunun en güzel kanıtlarından biri, zaman zaman şiddet ve baskıyla köklerinden kopan Ermenilerin geri dönmeleri veya en azından köklerine dönmeye çalışmaları olabilir. Günümüzdeki Türkiye’de yaşayan ve çalışmamızın kapsamına alınan gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermeniler çoğunlukla aşağıdaki gruplardan oluşmaktadır:
• Ermenilere karşı uygulanan soykırım sırasında bazen sadece yüzeysel olarak İslam’a geçen Ermeniler.
• Soykırım sırasında kaçırılan ve daha sonra Türklerle veya Kürtlerle evlendirilen Ermeni kadın ve kız çocukları.
• Soykırım sırasında Müslümanlar tarafından zorla evlat edinilen Ermeni çocuklar.
• Müslüman komşulara veya diğer insanlara sığınan belirli sayıda Ermeniler.
• Hükümetin bilgi ve iradesiyle İslamlaştırılan sınırlı sayıda Ermeni zanaatkar ve istisnai uzmanlar.
Soykırım sırasında Ermenilerin Müslüman olmasından bahseden bazı Türk kaynakları, birçok Ermeninin gönüllü olarak İslam’ı kabul ettiğini vurgulamaktadır. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, bu “istek” aslında ölüm ve yaşam arasında bir seçim yapmak anlamına geliyordu. Belirli sayıda Ermeni zorla İslam’ı kabul etti, ancak bu vakalar yaygın değildi ve olamazdı çünkü 1915’teki Türk devlet makinası aslında Ermenileri asimile etmek değil, yok etmek istiyordu.
Aşken Virabyan