Batı Ermenistan’da yaşayan ve zorla Müslümanlaştırılan Ermeniler ve onların soyundan gelenler arasında uzun bir süredir çeşitli süreçler yaşanıyor ve bunlar, doğrudan ve dolaylı olarak, ulusal öz farkındalık ve hafızanın belirli katmanlarının on yıllar sonra korunmasına tanıklık ediyor. Bilhassa “kimlik bunalımı” tartışmalarının gelişmesiyle birlikte Müslümanlaştırılmış Ermenilerin hikayeleri basında yer almakta ve yayılmaya başlamaktadır, bu bağlamda insanların köklerini, kayıp yakınlarını aradığı açıklamalar yayınlanmaktadır. Konstantinopolis’te yayınlanan ”Agos” gazetesi  bu tür ifadelerle dolu ve Hrant Dink’in de fark ettiği gibi, “Bugün Türkiye’de birçok insan kimlik labirentinde kaybolmuş durumda.”

Arama sürecinin Müslümanlaştırılmış Ermeniler ve onların soyundan gelenler arasında daha yaygın olması ilginç ve aynı zamanda doğaldır. Bütün bunlar, Ermenilere yönelik Soykırım ARMENOSİD’in doğrudan sonuçlarıdır, çünkü soykırım insanların atalarını bölmüş ve farklı kaderlere sürüklemiştir. Ayrıca bugün, aralarında “kimlik krizi” fenomeninin de gözlemlenebildiği, belirli bir Ermeni kökenli melez ırklar da var. 2006 yılında oluşturulan “Akrabamı arıyorum” adlı program, Batı Ermenistan’da kimlik meselesinin günden güne gelişmesinin bir işareti sayılabilir. Program, Konstantinopolis’te yerel Ermeni derneğin “Hadik” ve “Yeni Uyanış” gençlik grupları tarafından tasarlandı ve düzenlendi. 

Bu girişim, duyurular aracılığıyla insanların aradıkları kayıp yakınlarını bulmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.  Ancak, bu olgunun Ermeniler gibi dünya çapında dağılmış bir ulus için yeni olmadığını belirtmek gerekir. Hala 1960’ların ikinci yarısında Sovyet Ermenistan’da haftalık “Vatanın Sesi” gazetesinde “Akraba arama” adlı benzer bir program düzenlenmişti. 

Programın oluşumu hakkında konuşan Ermeni gazeteci Aris Nalcı, “Agos” gazetesine verdiği demeçte, başlangıçta amaçlarından birinin kayıp akrabaları ve kökleri aramak olduğunu belirtti.

Aris Nalcı şöyle dedi:, “O dönemde, Konstantinopolis sokaklarına 500 ilan asabildik ve İngiltere’den turist olarak gelen biri bile bu ilanlar aracılığıyla tesadüfen akrabasını buldu.” Programın coğrafyasını genişletmek isteyen Nalcı’ya göre, onu Konstantinopolis-İstanbul dışına, Avrupa’ya, Lübnan’a ve Batı Ermenistan’ın diğer yerlerine yaymayı hedefliyorlar. Tüm imkanları ve bağlantıları yoğunlaştırarak bunu başardılar ve Nalcı’nın dediği gibi proje uluslararası bir boyut kazandı. Artık Berlin’de, Köln’de, Paris’te, Beyrut’ta kısacası büyük Ermeni kitlelerinin yaşadığı yerlerde yaygın. Fransızca, Almanca ve Arapça dillerinde 5.000’den fazla duyuru dağıtıldı. Kişilerin duyuru yapabilecekleri, yapılan duyurularda yakınlarını da arayabilecekleri ve birçok dilde web sitesi de oluşturulmuştur. Programın oluşturulması ve genişletilmesi doğal olarak belirli bir kamuoyu talebine sahiptir ve Batı Ermenistan’da zorla Müslümanlaştırılan veya belirli bir kısmı Ermeni kökenli olan insanlar arasında yaşanan süreçleri anlamak için ilginç ve açıklayıcı bir gösterge olabilir.  Programın Ermeniler arasında uygulanıyor olması ve kartopu etkisiyle sadece Türk devletinde değil, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Ermeniler arasında da yaygınlaşması oldukça anlamlıdır. Gerçekler, Ermeni büyükanne ve büyükbabaları olan, ya aileleri hakkında gerçeği öğrenen ya da bildikleri halde konuşmaktan korkan oldukça fazla sayıda insan olduğunu gösteriyor.

Bunlar, onlarca yıldır gizlenen ve sır olarak saklanan gerçek kimliklerini öğrendikten sonra bir “kimlik bunalımı” yaşayan insanlardır. Ve sonunda, web sitesinde yayınlanan birçok ifadeden birini çeviri olarak alıntılamanın gerekli olmadığını düşünüyoruz, aynı zamanda benzer ifadelerin sayısının arttığını ve bunun, hem belgesel hem de etnografik unsurlarla donatılmış ayrı ve ilginç bir çalışma materyali haline gelebileceğini belirtiyoruz. 

“Ben Elazığ’ın Maden ilçesinde doğdum. Annemin Ermeni olduğunu biliyorum ve 1915 yılında kara günlerde tüm ailesinden ayrılmak zorunda kaldı. Annem, ailesinden hayatta kalanların Marsilya ve ABD’de yaşadıklarını söyledi. Elazığ’ın Tadım köyünden olduğunu ve adının Yeğisapert Tumasyan olduğunu biliyorum. Bunun dışında başka bir bilgim yok. Annem, annesinin, babasının ve kardeşlerininin hasretini kalbinde taşıyarak 1978’de vefat etti. Annemi her hatırladığımda, ailesini kalbimde özleyerek öldüğü için çok üzülüyorum. Annemin akrabalarını bulmak istiyorum. Lütfen bu konuda bana yardım edin. Ekrem Ü.”

Devam edecek…

Aşkhen Virabyan

Westernarmeniatv gazeteci-analist