Bilindiği gibi Sasun, Ermeni halkının tarihinde her zaman özel bir yere sahip olmuştur.

Hatta günümüzde özellikle Müslümanlaştırılmış ve gizli Ermeniler konusunda Sasun bir takım özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Kesinlikle dağlık bir bölge olan Batı Ermenistan’ın bu yöresinin şu anda son derece geri bir durumda olduğu söylenmelidir.  Asfalt yol Sasun adlı kasabaya kadar gidiyor ve oradan köylere giden yol yok ve sadece bir-iki yıl önce, traktörler vadilerin kenarlarındaki dar yolları düzledi, böylece arabalar bir şekilde geçebiliyor.

Yöre halkı genellikle kasabaya yürüyerek gidip geliyor. Birçok köyde okul yok, insanlar çoğunlukla 1915’ten önce yapılmış eski Ermeni evlerinde yaşıyor. Devlet tüm köylerin isimlerini değiştirmiş olmasına rağmen halk tarafından hala coğrafi konumlarının eski isimlerinin kullanılması dikkat çekicidir. Örneğin efsanevi Maruta dağı şu anda Aydınlık Dağı olarak yeniden adlandırılıyor ama kimse onu bu yeni adla anmıyor. Maruta dağı bugüne kadar Sasun’da yaşayan insanlar için özel bir manevi sembole sahiptir ve bazen üzerine yemin edilen yer olarak anılıyor.

Türk devletinin resmi verilerine göre bugün Sasun’da Türkler, Kürtler ve Araplar yaşıyor. Sonuncular Basra’dan göç etti ve benzersiz bir Arapça lehçeyle konuşuyor. Ayrıca çeşitli kaynaklarda, Ermeni katliamları sırasında zorla Müslümanlaştırılan Ermeniler ve onların Sasun’daki torunlarının var olduğunu, bunların bir kısmının gizli Hıristiyan, bir kısmının da İslamlaştırıldığı, yabancılaştırıldığı veya bu yola girdiğini gösteren dağınık veriler bulunmaktadır. Sasun’da Araplaştırılmış Ermeniler ve onların soyundan gelenler de yaşıyor. Bunlar arasında genel olarak Müslümanlaştırılmış Ermenilere özgü bir dizi özellik gözlemlenebilir. Soykırım sırasında, bu insanların atalarından bazıları Araplar, Kürtler gibi yerel Müslüman sakinler tarafından korundu ve (genellikle çıkarları için) kurtarıldı. Kurtarıldıktan sonra hem görünüşte hem de resmi belgelerde onlara barınak sağlayan ulusun temsilcisi olarak hareket etmek zorunda kaldılar. Bununla ilgili olarak İşgal Altındaki Batı Ermenistan’da faaliyet gösteren Sasunlular Derneği temsilcisi Erdal Yıldırım, bir yazısında bir zamanlar bazı Müslümanların, dedelerin zanaatkar olması nedeniyle kurtardığını ve  kurtarıcılara fayda sağladığını belirtiyor. 

“Kurtarıcılar” hem Ermenileri hem de mallarını kendi aralarında bölüştüler, yani Ermenilerin köle olarak sömürüldükleri söylenebilir ve kurtarıcı ağalar arasında “benim Ermenim” kavramının yaygın olduğu apaçık bir gerçektir. Bununla ilgili Erdal Yıldırım şöyle dedi: “Komşularımız yani ağalar bizi kendi aralarında bölmüşlerdi. Her Ermeni aileyi bir ağa alırdı ve “benim Ermenim” sorunu ortaya çıktı. Kendilerini bizim efendilerimiz olarak gördükleri için bize ait olan her şeyi kendilerinin olarak algıladılar. Hayatta kalan Sasun Ermenileri ve onların soyundan gelenler iki gruba ayrılabilir:

1. Gizli Ermeniler, 2. Araplaştırılmış Ermeniler, ayrıca ikinci gruba şartlı olarak karma Ermeni torunlarını dahil ediyoruz.

1. Kripto Ermeniler: Onlardan birçoğunu bazen sadece şartlı olarak kabul edebiliriz..

Sasun Ermenilerinin bir kısmı gizli veya açık Hıristiyandır. Sasun halkı, kendi deyimiyle her yıl Temmuz ayında Maruta dağının tepesindeki Meryem Ana Kilisesi’ne gittiklerini ve kurban kestiklerini anılarında gururla itiraf ederler. Ayrıca Gomk Kilisesi’ni ziyaret eder, mumları yakar. Farklı yaş gruplarında Ermenicenin Sasun lehçesiyle konuşan Ermeniler de var.

Bugün Sasun’da yaşayan birçok Ermeni veya onların soyundan gelenlerin Ermenistan Cumhuriyeti’nde özellikle Talin bölgesinde yaşayan Sasunluların torunları ile akrabalık bağları var ve garip bir şekilde son zamanlarda bu çapta adımlar atılıyor: onlarca yıl sonra insanlar, kimi gizli, kimi İslamlaştırılmış ve melez olan akrabalarını buluyor.

Son yıllarda Sasun’dan başta Konstantinopolis olmak üzere büyük şehirlere göç de dikkat çekmektedir. Kötü koşullar nedeniyle insanlar göç etmek zorunda kalıyorlar ama ilginç bir düzenlilikle doğum yeri ile bağlarını koparmıyorlar ve yılda bir kez, özellikle yaz aylarında Sasun’u ziyarete geliyorlar. Ancak bu göçün bir de olumlu tarafı var. Konstantinopolis’e gelenlerin çoğu, açıkça Ermeni cemaatiyle bütünleşmeye çalışıyor: Kilise ayinlerine katılıyor, vaftiz ediliyorlar. Başka bir deyişle göç, onların mevcut Ermeni kimliklerini derinleştirmelerine ve güçlendirmelerine olanak sağlıyor. Sasun halkının özelliği olan cesaretin şimdiki torunlarında da görüldüğünü söylemek gerek. Onlar hem kimliklerini hem de kültürel değerlerini cesurca itiraf ediyor ve sahip çıkıyorlar. Bugün Sasun’da korunan Ermeni dini ve kültürel anıtları arasında 2000 metre yükseklikteki Gomk kilisesi ve Maruta dağının tepesindeki (2973 m) Meryem Ana Kilisesi halk için özel bir rol ve öneme sahip olmaya devam ediyor. Yarı harap, yağmalanmış, ahıra çevrilmiş olsalar bile, çoğu gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermeniler ve onların soyundan gelen binlerce hacıyı kendine çekiyor.

Türk devletinin yıllardır Ermeni Hıristiyan anıtlarını yok etme veya İslamlaştırma politikasını benimsediği ve uyguladığı bilinmektedir. Amaç elbette o toprakların Ermeni izlerini silmek. Farklı gözlemler, Türk makamlarının Ermeni anıtlarını yok etmek veya Ermeniliği silmek için farklı yöntemler kullandığı sonucuna varmamızı sağlıyor:

1. Ermeni tarihi eserleri kadere terk ediliyor ve zamanla ihmal edilerek yıkılıyor.

2. Ermeni kiliseleri, oralarda yaşayan Türklere ve Kürtlere mülk olarak devrediliyor ve onlar da kendi isteklerine göre yönetiyorlar.

3. Devlet ihtiyaçları bahane edilerek anıtlar imha ediliyor.

4. Ermeni dini ve kültürel anıtları çeşitli yollarla Türkleştirilmekte ve İslamlaştırılmaktadır.

2. Araplaştırılmış Ermeniler her şeyden önce Müslüman bir özbilince sahiptir, ancak Ermeni kökenli olduklarını inkar etmezler, fakat  dini kimlikleri her şeyden önemlidir. Baskın kimliği Arap veya Kürt ve Müslüman olan bu kişiler, Ermenilere uygulanan katliamlar sırasında zorla Müslümanlaştırılan ve daha sonra kimliklerini muhafaza etmeyen Ermenilerin nesilleridir. Gözlemlerimiz, Sasun’un Araplaştırılmış Ermenileri arasında Ermeni kökeninin hafızasının açıkça korunduğunu, sadece dini mensubiyet perdesiyle örtüldüğünü ve bu da onların tehlikeli etnik kimlik sorunundan kaçınmalarına çok yardımcı olduğunu söylememize izin veriyor. Araplaştırılmış Ermeniler arasında da geçmişte Ermeni oldukları halde şimdi Müslüman oldukları zihniyeti de yaygın. Çoğunlukla büyükanneleri Ermeni olmak üzere bu  gruba dahil olan melezlerin kökeni Ermenidir ve bu gerçek hafızalarında mevcuttur. Bu grup, birçok yerde olduğu gibi Sasun’da da soykırım sırasında kaçırılan ve saklanan Ermeni kızlarının, kadınlarının  Müslümanlar ile evlenmeleri sonucunda  oluşmuştur. Sasun’un merkezi olan Sason kasabasında ve buna bağlı köylerde Ermeni dış görünüm özelliklerine sahip insanlarla, özellikle de oraların Ermenilerine özgü mavi-yeşil gözleri ve açık renkli saçları ile karşılaşabilirsiniz. Müslümanlaştırılmış Ermenilerin melez torunları da Ermeni kökenlerinin farkındadırlar. Sasun köylerindeki hemen hemen herkes Ermeni evlerinin eski sahiplerinin isimlerini biliyor. Örneğin konuşmalarında “Asadur’un Evi”, “Dikran’ın Evi” gibi ifadeleri sıklıkla kullanırlar. Birçoğu  gururla, örneğin kız tarafından Asatur’un torunu olduklarını söylüyorlar. Ve pek çok insanın Ermenilere karşı olumlu ya da en azından farklı bir tavır almasını sağlayan şey, büyükannelerinin sıcak hatıralarıdır.

Devam edecek…

Aşkhen Virabyan

Gazeteci-analist Westernarmeniatv

Bir Cevap Yazın