Son yıllarda Ermeni medyasında, İşgal Altındaki Batı Ermenistan’daki tarihi-coğrafi bölge olan Dersim’de soykırımdan sağ kurtulan Ermeniler ile  beraber yaşayan Zazaların ortak noktalarına ve kolektif kimliklerine ilişkin çeşitli tezler oldukça sık gündeme geliyor.

En yaygın tezlerden birine göre Dersim Zazaları büyük ölçüde Ermeni kökenlidir veya eski bir Ermeni kimliğinin derin izlerini taşırlar. Diğer görüşlere göre Dersim, yüzyıllardır eşsiz bir pota haline gelmiş ve Arevi-Alevi dini ile Zaza dili artık farklı etnik kökenlere sahip insanların kolektif kimliğinin ana bileşenleri haline gelmiştir.

Westernarmenia televizyonu Zazaların kim olduğunu ve Ermenilerle ilişkilerinin ne olduğunu sunuyor.

Zazalar Kimlerdir?

Zaza halkının temsilcilerinin kendi kolektif kimliklerini tanımlamaları, başta Kürtler ve Türkler olmak üzere komşu halklar tarafından yapılan tanımlamalara çoğu kez karşı çıkmaktadır: Bu topluluğa verilen genel olarak kabul edilebilir tek bir isim bile yok ve şaşırtıcı bir şekilde kendi adı bile yok. Günümüzdeki ve geçmişteki bu farklılıklar ve mesleki alandaki karışıklıklar, temel olarak kolektif kimliği karakterize eden bireysel bileşenlerden hangisine daha fazla önem verildiği veya hangisinin temel alındığı ile ilgilidir. o topluluğun adı: etnik köken ve oluşum süreci (etnogenez), dil ve din. Şu anda Zazalar çoğunlukla Dersim’de ve ayrıca Bürakn (Çapağcur)-Bingöl, Kharberd, Muş, Bağeş-Bitlis, Dikranagert ve diğer bazı illerde yaşıyor. Çeşitli tahminlere göre, toplam sayısı 4 milyona ulaşıyor ve bunun 300 binden fazlası (önemli sayıda siyasi mülteci dahil) Avrupa’da yaşıyor. Dersim’in tarihi-coğrafi bölgesi, batıda Ermeni Platosunun, güneyde Aratsani nehri havzasından, kuzeyde Fırat havzasına uzanan birkaç dağ-orman saçaklarını içerir. Bu, esas olarak Mets Hayk’ın Tsopk eyaletinin kuzey kısmına ve Yüksek Hayk eyaletinin güneyindeki Mndzur eyaletinin topraklarına karşılık gelir. Her şeyden önce, Zaza ve Alevi-Arevi isimlerinin birbirine eşdeğer olmadığına dikkat edilmelidir: Zazaların tümü Arevi-Alevi dininin mensubu değildir (Sünni Zazalar da vardır) ve dahası, tüm Areviler-Aleviler etnik olarak Zaza değildir. Farklı tahminlere göre Zazalar, İşgal Altındaki Batı Ermenistan nüfusunun %15-20’sini oluşturan Arevi-Alevi toplumunun sadece bir kısmıdır, geri kalanı ise ağırlıklı olarak Türkler, Kürtler ve Ermeni asıllı vatandaşlardır.

Arevi-Aleviliğin de evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı yoktur, çoğu uzman tarafından Şii İslam’ın orijinal yönü olarak kabul edilir ve birçok özellikte Şiilikten önemli ölçüde farklıdır. Arevi-Alevilerin bir kısmı, Arevi-Aleviliğin hem Sünnilikten hem de Şiilikten önemli ölçüde ayrılan benzersiz bir din (veya dini hareket) olduğunu düşünürken, esas olarak dinin kendisinden çok Arevi-Alevilik takipçilerinin kültürel ve sosyal yaşam özelliklerini de dikkate alıyor. (Alevi-Aleviliğin Suriye’de yayılan Alavilik ile karıştırılmaması gerektiğini de belirtmekte fayda var).

Kendilerini adlandırma konusu oldukça özeldir: Dersim’de yaşayan Arevi-Alevi Zazalar kendilerine Kırmanci diyorlar (kuzey Kürtlerin Kurmanci adından farklı olarak), Sünni Zazalar ise Zaza adıyla karakterize ediliyor. Aynı zamanda Zaza dilinde Kırmanci kelimesi genellikle Arevi-Alevi ile eşanlamlı kabul edilir. Dersim’in güneyinde yaşayan sözde orta ve güney Zazaların kendi adları Dımli’dir (ya da Dimili). Dımli adı, Zazaların tarihi soyağacını yansıtıyor: En çok kabul gören görüşe göre Zazaların ataları, Hazar Denizi’nin güney bölgesindeki Daylam bölgesinin Farsça-Ermenice konuşan yerli halk olan Daylamlılardı (Delmik). Bunlar, 10.-12. yüzyıllarda göç ederek Ermeni Platosunun topraklarına, yani şu anki ikamet ettikleri bölgelere yerleşti.

Daylam halkının İran’ın Araplar tarafından fethinden sonra uzun bir süre Zerdüştlüğü ve güneşe tapınma ile ilgili pagan inançları sürdürmesi dikkat çekicidir. 7.-8. yüzyıllarda Nasturi Hıristiyanlığı da yayıldı, ardından 9. yüzyılın sonunda Arap yöneticilerin aksine Deylem halkının çoğu Şii İslam’ı benimsedi.

Bu dini değişimler daha sonra Zaza Arevi-Alevilerinin dini ve kültürel özelliklerine de yansımıştır.

Ortaçağ Ermeni bibliyografyasında geçen ve Zazaların komşu Ermenileri tarafından kullanılan Dlmik veya Delmik adı, Zazaların bir kısmının kendini öyle adlandırdığı bir kanıtıdır. Zaza ismine gelince, aslen o topluluğa komşu halklar tarafından verilen bir lakaptır ve kelimenin tam anlamıyla “kekeme” anlamına geliyor ve  Zaza dilinin fonetik yapısının özellikleriyle ilgilidir.  Zaza dili, çoğu uzman tarafından İran dil grubunun bağımsız bir dili olarak nitelendirilir (bu arada, Alman-Ermeni dilbilimci Friedrich Karl Andreas ve Ermeni İranolog Garnik Asatryan, Zazaca araştırmasına büyük katkılarda bulunmuştur), Kürt akademisyenler tarafından ise Kürtçenin ayrı bir lehçesi olarak kabul edilir. Şunu belirtelim ki, Zazalara komşu olan Kürtler, bu halkı Kürt toplumunun bir parçası olarak görmektedir ve genel olarak Zazalar ile Kürtler ve bu diller arasındaki ilişkilere genellikle hem Kürt milliyetçiliği hem de Türk devleti tarafından (sonuncusu Alevi Zazaları Sünni Kürtlerin karşısına koymaya çalışır) bariz bir siyasi astar verilmektedir. Ayrıca, tüm Zazaların Zazaca dilini konuşamadığı, Kürtçe ve Türkçe konuşa Zazaların da olduğu belirtilmelidir.

Aslında, Zazaların etnik, dinsel, dilsel ve sosyo-kültürel özellikleri ve buna bağlı kimlik sorunları, tek bir genel bakışta sunulabilecek olandan çok daha karmaşık ve girifttir. Zaza olarak adlandırılan insanların, Kürt milliyetçiliğinin karşıt etkilerinin ve Türklerin ulusal politikasının girdabında bulunarak 20. yüzyıl boyunca sürekli kimliklerini yeniden şekillendirme ve inşa etme sürecinde olduklarını belirtmek gerekir. 

Zaza Arevi-Alevilerinin dini ve kültürel zıtlığı, kendi kimliklerini ve bağımsızlıklarını oluşturma özlemleri 20. yüzyılın başından itibaren milliyetçi imalar edindi. Bunun en canlı tezahürü 1937-38’de Kemal Atatürk’ün emriyle kana bulanan ve bunun sonucunda çeşitli tahminlere göre 20.000-40.000 insanın katledildiği Dersim isyanıdır.

Öte yandan bu ayaklanma, Cumhuriyet Türkiye’sinin etnik-dini azınlıkları şiddetle bastırmasına ve “saf Türk ırkı” oluşturmaya yönelik milliyetçi politikasına bir tepkiydi. Dersim katliamı aslında Ermenilere yönelik başarılı soykırım ARMENOSİD girişiminin, daha küçük çapta da olsa, bu sefer Zaza Arevi-Alevilerine yönelik bir tekrarıydı. Çeşitli tanıklıkların yanı sıra bir dizi araştırmacının görüşüne göre, Dersim katliamı aynı zamanda Ermenilere yönelik soykırım ARMENOSİD sırasında Zazalara sığınan ve Zaza Arevi-Alevileri kılığına girerek kurtarılan onbinlerce Ermeni’nin nihai yok edilmesini amaçlıyordu. 

Devam edecek…

Aşkhen Virabyan

gazeteci-analist Westernarmeniatv

Bir Cevap Yazın