
1919’da Artsakh Ermenilerinin 4. ve 5. kongrelerinde alınan kararlarla Artsakh, Ermenistan’ın bölünmez bir parçası ilan edildi. Jön Türklerle yakın bağları olan Musavat yetkilileri ve bizzat vali olarak atanan Sultanov, tamamen Jön Türklerin Ermenileri yok etme girişimini örnek aldı. Artsakh’ta ve özellikle Şuşi’de Ermenilere yönelik soykırımın aşamalarını neredeyse aynı şekilde tekrarlamaya çalıştılar. Bu tür eylemlerle, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Jön Türk rejimi ve Artsakh’taki Müsavat yetkilileri, Ermeni nüfusunu kendi kendini örgütleme ve toplu katliamlar sırasında kendilerini savunma fırsatından mahrum bırakarak bölmeye çalıştı. 20 Mart’ta Sultanov, Ermenilere silahlarını teslim etmeleri için üç gün verir. 22 Mart sabahı Şuşi’de Azerbaycan ordusu Ermenilerin evlerini aramaya başladı. Silahsızlanma adı altında Şuşi Ermenilerine yönelik yeni bir katliam başladı. 23 Mart’ta Sultanov ve Türk subaylarının önderliğinde Tatar askerleri, Kürt haydutlar ve Müslüman fanatiklerden oluşan bir grup Şuşi’nin Ermeni mahallesini işgal etti, kadın, yaşlı ve çocukları bile esirgemeden sivil nüfusu katletmeye başladı. Şuşi neredeyse tamamen ateşe verildi.
Şuşi Ermenilerinin ölümden sağ kurtulan 5-6 bin kişilik kalıntıları Varanda ve Dizak’a kaçtı. Burada 3 günde 7.000 ev yıkılarak ateşe verildi ve bazı kaynaklara göre 12.000 kişi katledildi.
Batı Ermenistan hükümeti, yerli halkların hâlâ soykırıma ve bölünmeye maruz kaldığını hatırlatıyor. Bu nedenle Nubar Paşa’nın Ermenistan devletinin devamı olduğumuzu ilan ediyoruz. Bu fırsatı değerlendirerek, Bakü yetkililerinin gerçek yüzünü kıl payı bile değiştirmediklerini ve bugüne kadar birleşmiş bir ulus oluşturamayan ve göçebe yoluna devam eden aynı göçebe ve vahşi halk olmaya devam ettiklerini bir kez daha açıklıyoruz. Karşınızda kendi yüzü, kültürü ve devleti olan ve binlerce yıl öncesine dayanan bir yerli halk olduğunu hatırlatırız.