
Kimlik sorunu, dünyada en çok araştırılan konulardan biridir. Herhangi bir kimlikle doğmak ya da bir kimlik edinmek… İnsanların kimliği hangi kriterlere göre belirlenir? Uygulanan dil, din veya kültürle mi? Kimlik bir kalıp yargı değildir. Ermeni kimliği denince akla gelen ilk grup Hamşenlilerdir. Hamşen halkının kimliği sorunu, esas olarak tarihsel ve duygusal bir bakış açısıyla incelenir.
Kendilerini Hamşenli olarak kabul edenlerin hepsini aynı etnik kökenden saymak zordur. Hamşen halkının etnik kökeni sorununa iki farklı açıdan bakılmalıdır. Öncelikle Batı Ermenistan’da yaşayan Hamşenlilerin bugün kendilerini nasıl tanımladıklarına, ardından da tarihsel etnik kökenleri açısından bakmak gerekir.
İlk açıdan baktığımızda bu kişiler kendilerini yüzyıllar önce İslam’la tanışmış, İslam’ı kabul etmiş, Müslüman toplumun bir parçası olarak görmekte ve bugün Türk Müslüman olmaları kimliklerinin bir parçası olarak görmektedirler. Bugün Türkiye’de yaşayan Hamşenlilerin en azından çoğu böyle düşünüyor.
Tarih açısından bakarsak, bugün Hamşenli (Hemşin) kimdir?
Tarih açısından Hamşen halkı, Hamşen’de yaşayan ve 1700’lerde Osmanlı döneminde Müslüman olan bir Ermeni topluluğu olarak nitelendirilir. Elbette milliyetçi kesimler bu tanımlamayı reddediyor. Türk kökenli olduklarını ve Ermeni kültürü ve dili ile benzerliklerin Ermenilerle aynı bölgede yaşamalarından kaynaklandığını iddia etmektedir. Demokratik, sol görüşlü ve sosyalist Hamşen halkı, Müslümanlaştırılmış Ermenilerden yaratılmış bir topluluk oldukları fikrine daha yakındır. Ancak onların bilincinde bu tarihin bir gerçeğinden başka bir şey değildir ve duygu açısından Ermeni olarak hissetmekten bahsetmek imkansızdır. Ermeni olma bilincine sahip çok az insan olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ya da böyle kendilerini Hamşenli olarak tanıtan tüm insanların aynı köklere sahip olduğunu söylemek zordur. Bu nedenle tarihsel açıdan Hamşenlilerin Ermeni kökenli olduğu hakkında ne kadar çok şey söylenirse söylensin bu gerçeği genellemek gerçekçi değildir.
Örneğin, Hamşenli yazar Hikmet Akçiçek’e bir röportajda soru sorulmuş:
Son yirmi yıldır Türk devletinde kimlik kavramları ve özellikleri konusunda ciddi bir tartışma ve bir anlamda mücadele yaşanıyor. Örneğin Türk demek yerine Türkiyeli demek daha doğru kabul ediliyor. Hamşen halkı için durum nasıl? Kimliğiniz sorulduğunda Türkiyeli mi diyorsunuz, yoksa Hamşenli mi?

Yazar şöyle yanıtladı:
“Tabii Hamşenli diyorum çünkü beni Türk devletinde yaşayan diğer vatandaşlardan ayıran şey Hemşinli kimliğim. Ama aynı zamanda Türk devletinin vatandaşıyım, Türk ve Müslüman bir toplumda doğup büyümenin bir sonucu olarak o kimliğin de bir parçasıyım. Benim için Hamşen halkının Müslümanlaşmış Ermenilerden geldiği tezi çok daha mantıklı. Ama aynı zamanda bir sosyalist olarak etnik köken açısından herhangi bir aidiyet hissetmiyorum. Ama kültürel anlamda evet, Hamşenliyim ve o kültürün bir parçasıyım. Bence bu etnik bir kimlik değil. Türkiyeli kavramına gelince, bu daha genel bir yaklaşımdır ve özellikle yurtdışında sunum yaparken geçerlidir. Böyle bir cevaptan sonra kaynağı belirtmek gerekir. İşte o zaman Hamşenli yeniden gündeme geliyor.”
Batı Ermenistan’da yaşayan Hamşenliler ile Rusya ve Abhazya’da yaşayan Hamşenliler arasındaki bağlantı
Rusya ve Abhazya’da yaşayan Hamşenliler iki farklı grup olarak değerlendirilebilir. Birinci grupta, Sovyetler Birliği’nin sınırlarının netleştirilmesi sırasında Batum’da kalan Hopa Hamşenlileri olan Türkiye’deki Hamşenlilerin akrabaları yer almaktadır. Kafkasya’daki diğer Müslüman halklarla birlikte, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlarla işbirliği yaptıkları ve diğer siyasi nedenlerle 1944’te Kazakistan ve Kırgızistan’a sürgün edildiler.
Abhazya’da yaşayan Hamşenli blog yazarı İveta Koçkanyan, Western Armenia TV’ye verdiği röportajda yaşam tarzlarında farklılıklar olduğunu belirtti. Son 40-50 yılda Kazakistan ve Kırgızistan’da yaşayanlar, o toplumlara özgü daha fazla özellik kazandılar.
Ermeni kimliğine daha yakın değiller mi? sorusunu şöyle cevapladı:
“Aksine, çok uzaktalar ve çok fazla muhalefetleri var. Çoğunluk Türk milliyetçisi gibidir. Kadere bakın (buna tarih de denebilir), Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Kazakistan ve Kırgızistan’ın milliyetçi siyasetinden endişe duyan Hamşen sakinlerinin çoğu Rusya’nın Rostov, Voronej ve Krasnodar şehirlerine göç etti. Ve bu şehirlerde Hıristiyanlar Hamşenlilerle yan yana yaşıyorlar.
Rusya ve Abhazya’da yaşayan Hamşenliler, İslamlaşma öncesi 1600-1800 yılları arasında Hamşen’den göç ederek Trabzon, Ordu ve Samsun bölgelerine yerleşmişlerdir ve daha sonra 1850’lerden başlayarak 1914’te Ermenilere karşı başlatılan Soykırım ARMENOSİD döneminin tamamı boyunca Karadeniz’in diğer kıyılarına, Rusya’nın Soçi, Abhazya ve Krasnodar bölgelerine göç eden Hamşenlilerdir. Söz konusu 300-400 bin kişi ama belki biraz abartmışlar. Kendimizi Kars ya da Diyarbakır Ermenilerine benzetip Hamşen Ermenileri diyoruz ama tabi biraz farklı olduğumuzun farkındayız. Dil olarak hala çoğunlukla Hamşen lehçesini konuşuyoruz. Örneğin bugün Türk devletinde yaşayan Hamşenliler Doğu Ermenicesinin sadece yüzde yirmisini, Batı Ermenicesinden belki biraz daha fazlasını anlıyorlar ama Soçi’deki Hamşen Ermenileri ile birbirlerinin yüzde altmış yetmişini anlıyorlar. Biz Ermeni okullarında ve kiliselerinde eğitim gördüğümüz için daha fazla Ermenice kelime kullanıyoruz.”
Aşkhen Virabyan
gazeteci-analist Westernarmeniatv