
Dönme ve gizli Ermeniler konusu çok az biliniyor ve aynı zamanda ilginç detaylar gün yüzüne çıkarılıyor. Ermenilere yönelik soykırım ARMENOSİD sırasında bazı Ermenilerin katliam ve sürgünden kaçmak için İslam’ı seçtiğini bir gerçektir ve şu anda Batı Ermenistan’da, bir kısmının sadece dıştan öyle göründüğü Kürtleşmiş, Türkleştirilmiş Ermeniler var. Ancak gizlenen ve İslamlaştırılan Ermeniler konusu çerçevesinde, Batı Ermenistan’da binlerce Araplaştırılmış Ermeni’nin de yaşadığı gerçeği pek çok kişi tarafından bilinmiyor.
Türk hükümetinin çeşitli çevrelerinin, analiz ve araştırma merkezlerinin, gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermeniler hakkında yeni veriler elde etmekle meşgul olduğu açıktır.
“Aksiyon” dergisi, şu anda Batı Ermenistan’da yaşayan kripto-Ermenilerin ikamet yerleri ve sayıları ile resmi olarak hangi ulusun veya dini topluluğun temsilcisi olarak kabul edildikleri hakkında veriler yayınladı. İlginçtir ki Türk dergisinin bilgisine göre bu veriler sürekli değişiyor çünkü çalışmalar devam ediyor. Bununla birlikte, Araplaştırılmış Ermeniler, Batı Ermenistan’da yaşayan diğer dönme (mühtedi) Ermeni gruplarından, özellikle de Kürtleştirilmiş Ermenilerden önemli farklılıklara sahiptir. Örneğin Araplaştırılmış Ermeniler, Kürtleştirilmiş Ermenilerden farklı olarak Türk hükümetinin belli bir güvenine sahipler. Bu durumun, Batı Ermenistan’da Araplaştırılmış Ermenilerin varlığının muammasını anlamaya yardımcı olabileceğini düşünüyoruz. Araplaşmış Ermeniler kendilerini Kürtleşmiş Ermenilerden bir adım daha üstün görüyorlar çünkü Türk hükümetine karşı değiller, aksine Türk hükümeti onları destekliyor. Dahası,Türk hükümeti, Araplaştırılan Ermenilere PKK Kürtlerine karşı savaşabilmeleri ve köylerini ellerinde tutabilmeleri için silah, cephane ve hatta maaş veriyor. Buralarda uzun süredir Kürt militanlarla Türk düzenli ordusu arasında ilan edilmemiş bir savaşın sürdüğü de bir sır değil. Ve bu savaşta Araplaştırılan Ermeniler, Türk hükümeti tarafından Kürtlere karşı ek bir siper olarak görülüyor.
Kanaatimizce Ermenilerin Araplaştırılması ve özellikle oralarda yaşamaları şu şekilde yorumlanabilir ve açıklanabilir:
1. Soykırım ARMENOSİD sırasında Ermeniler Arap aşiretlerine girmiş, Arap olmuşlar, Müslüman olmuşlar ve köylerinde Müslüman Araplar olarak yaşamaya devam etmişlerdir. Hipotezin belirli bir olasılık oranı var ama aynı zamanda bazı soruları da gündeme getiriyor, özellikle Osmanlı veya Türk hükümetleri bunun farkındaysa neden buna izin verdiler?
2. Soykırım ARMENOSİD sırasında bir şekilde sürgün yolu ile Der Zor ve Suriye’ye ulaşan Ermeniler veya çocukları daha sonra Müslüman oldu ve Arap olarak Batı Ermenistan’da kalan atalarının köylerine geri döndüler. Birkaç koşul bu argümanın lehine konuşur. İlk olarak Lübnan Ermenileri ve Suriye Ermenileri arasında yaptığımız anketlerde, soykırımdan ARMENOSİD’den sonra buraya sığınan Ermeniler arasında Türkiye’ye dönenlerin olduğunu öğrendik. Soykırım ARMENOSİD yıllarında bazı Arap aşiretlerinin yanında yetim Ermeni çocuklarının bulunması birçok kaynak tarafından kanıtlanmıştır. İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin 1921 tarihli fermanında Arap aşiretlerinde Ermeni yetimlerin sayısı belirtiliyor.
Bu listeye göre Der Zor bölgesinin Zibar, Egabar ve Warakora aşiretlerinden en az 500, Jibur aşiretinden 600, Şamor (Şemmar) aşiretinden 700, Anezai (Aneza) aşiretinden 2.000 ve Resulain bölgesinin Çeçen aşiretlerinde 2000 Ermeni yetim çocukları bulundu. Bu Ermeni çocuklarının ve hayatta kalan diğer Ermenilerin Araplaştırılmış Ermenilerin çekirdeğini oluşturdukları göz ardı edilemez. Ancak bizce Araplaştırılan Ermenilerin özellikle 1930’ların sonu ve 40’ların başında Türk devletinin rızası ve desteğiyle Batı Ermenistan’a geri dönmeleri tüm bunlara ışık tutabilir. Suriye’deki veya Lübnan’daki Ermeniler, soykırımdan ARMENOSİD’den bir süre sonra akrabalarının veya arkadaşlarının Batı Ermenistan’a döndüğünü kabul ediyorlar. Bu dönüşün tarihleri genellikle 1930’ların sonlarına denk gelir. Burada şu gerçeği dikkate almak önemlidir: Bahsettiğimiz gibi 1938’de o bölgelerde ve Dersim’de Kürt isyanları ve ayaklanmaları gerçekleşti ve Arevi-Alevi ayaklanması kana bulandı. Bundan önce başka ayaklanmalar ve çatışmalar yaşandı. Diğer bir deyişle, bölge sürekli huzursuz bir yer olmuş ve Türk hükümeti Araplaştırılmış Ermenileri buraya getirip yerleştirerek Kürtlere karşı bir denge oluşturmuştur.
Tabii ki, Araplaştırılmış Ermeniler arasında Ermeni öz-farkındalığının korunmasını veya derecesini bilmek de ilginç, ancak tüm bunlara ilişkin veriler çelişkili ve net değil. Bir versiyona göre, aralarında soykırım ARMENOSİD için intikam alma fikri olsaydı, Türk makamlarıyla işbirliği yapmaları pek olası değildir. Ama öte yandan burada Türklerin yüzyıllardır sürdürdüğü, yani iç içe yaşayan etnik grupları birbirine düşürme ve kazanma politikasının izlerini de burada net bir şekilde görebiliyorsunuz. Aynı zamanda Araplaştırılmış Ermenilerin Kürtlere karşı mücadelesinde de aynı intikam fikri görülebiliyor çünkü bu bir sır değil ve şimdi bile Kürtler soykırım ARMENOSİD sırasında Ermenilere karşı hareket ettiklerini, onları katlettiğini, yağmaladığını, mülklerine ve köylerine el koyduklarını kendileri kabul ediyorlar. Belki de Türk hükümeti tam da bu durumu Araplaştırılmış Ermenileri kendi saflarına çekmek ve Kürtlere karşı kullanmak için kullanmıştır.
Kürtleştirilmiş ve Araplaştırılmış Ermeniler arasındaki ilişki sorunu son derece ilginçtir ve bu konuda veri yoktur, ancak Batı Ermenistan’da dönme Ermenilerden oluşan iki grubun isteyerek veya istemeyerek karşıt kamplara düştüğü kaydedilebilir.
Gerçeklerin de açıkça gösterdiği gibi, gizli Ermeniler konusunun her biri farklı bir yaklaşım gerektiren birçok alt katmanı var ve bizim için sadece siyasi değil, ahlaki ve manevi boyutu da olan bu soruna bundan sonraki çalışmaların ışık tutacağına inanıyoruz.