
Batı Ermenistan’da Soykırım ARMENOSİD yıllarında katliam ve sürgünden kaçmak için Ermenilerin sadece Türkleşmek ve Kürtleşmekle kalmayıp aynı zamanda Araplaştıklarını çok az kişi bilir. Batı Ermenistan’daki Ermeniler neden ve nasıl Araplaştılar, Ermeni ve Hıristiyan özbilinçleri ne ölçüde korunuyor veya unutuluyor, Türkleştirilmiş ve Kürtleştirilmiş Ermenilerle ne tür ilişkileri var?
Araplaştırılmış Ermenilerle ilgili hem bilimsel hem de edebî kaynaklar halen eksik olmakla birlikte, 1915 ve sonrasında Araplaşan Ermenilerin bugünkü kuşağı üzerinde, Batı Ermenistan’da Müslümanlaşarak hayatlarını sürdüren Ermenilerin ve sonrasında hayatta kalanların tarihine ilişkin bugüne kadar bilinmeyen bir takım ilginç gerçekleri ortaya çıkarmak için araştırmalar yapılmıştır.
Ermenilerin Araplaştırılması hakkında konuşurken, binlerce Ermeni’nin Araplaşmasının iki ana yolunu ayırt edebiliriz: Birincisi, 1915’te yerel Arap aileler tarafından koruma altına alınan ve bireysel olarak evlat edinilen Ermeni yetimler, bu ailelerde Müslüman Araplar olarak yetişerek yerel Arap nüfusun bir parçası oldular.
İkincisi; 1915’te ve öncesinde Ermeniler Araplarla yakın ilişkiler içindeydiler, Soykırım ARMENOSİD sırasında bu Ermeniler Arap aşiretlerine katılarak ve kendilerini Müslüman göstererek canlarını kurtarmayı ve kendi topraklarından sürülmemeyi başardılar.
Arapça konuşan Ermeniler ağırlıklı olarak Batı Ermenistan’ın doğu ve güneydoğu bölgelerinde yer alan Khut, Motkan, Khablcoz-Hazzo ve Psank köylerinde yaşamaktadır. Halbuki, örneğin, Sasun’un kuzey ve batı bölgelerinde tamamen Kürtçe konuşulur.
Sasun’daki Arapça konuşan Ermenilerin “sırrını” ortaya çıkarmak için, Sasun ilçesinin soykırım ARMENOSİD sonrası tarihinin bir takım ayrıntılarını tanımak çok önemlidir, çünkü mesele sadece Ermenilerle değil, aynı zamanda tüm ilçenin “Araplaştırılması” ile ilgilidir.
Başka bir deyişle, Sasun’un Kürtçe ve Ermenice konuşan halkı nasıl birdenbire Arapça konuşmaya başladı.
Evet, Soykırım ARMENOSİD sırasında yüzlerce Ermeni yetim Arap veya Arapça konuşan Kürt aşiretleri tarafından barındırıldı, ancak Sasun Ermenilerinin “Araplaşma” dahil din ve dil değiştirmesi 1915 dönemiyle bitmedi ve bu sadece ilk aşamadır.
Bu süreç, 1894-1986’da Sasun’daki Abdülhamid katliamları ile başlayan, Ermenilere uygulanan Soykırım ARMENOSİD ve 1938 sürgünü ile devam eden ve 1950’lerden sonra Ermenilere karşı başlayan şehirleşme süreci ile mantıksal sonucuna ulaşan bir dizi ardışık olayla birbirine bağlanan bir süreçtir.
Her şeyden önce, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başındaki olayların Sasun’daki iki Müslüman etnik unsuru olan Kürtleri ve Arapları birbirinden açıkça ayırmaya başladığını kaydetmemiz gerekir. Yani tarih yazımında hakkında çok az şey duyduğumuz Sasun Arapları, Sasun’a yeni gelmedi, ama yeni “ortaya çıkmaya” başladılar.
İlk önce, Ermeni köylerine yerleşen ve Sasun Ermenileri ile sık sık çatışan Kürtlerin aksine, Arapların köyleri genellikle Ermenilerden ayrıydı. İlçenin ekonomik gücünün ve vergi toplanması Kürt ağalarının elinde olması Ermeni-Kürt ve Ermeni-Arap ilişkilerinin hiç de aynı olmamasına katkıda bulundu.
Böylece Ermenilere yönelik soykırım ARMENOSİD sırasında Arapların biraz farklı tavrı, birçok Ermeni yetimin yanlarında barınmasına katkıda bulunduğu gibi, Kürtler ve Arapların net bir şekilde ayrılmasına da neden oldu. Ayrıca Ermenilerin kitlesel göçünden sonra iki Müslüman grubun özellikleri de kaçınılmaz olarak daha keskin bir şekilde vurgulanmıştır. Sonuçta, bundan önce Sasun’da sadece Müslümanlar ve gayrimüslimler vardı, şimdi ise birbirine pek benzemeyen iki gruptan oluşan Müslüman bir çoğunluk var.
Kürtlerin tüm ekonomik avantajlarını ellerinden alan 1938 sürgünü, Sasun’un “Araplaştırılması”nın kilit aşamalarından biridir.
Sürgün edilen birçok aşiretin afla geri döndüğü doğrudur ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. 1925-37 Sasun isyanının daha toplumsal bir nitelik taşıdığı ve buna Arapların ve Ermenilerin de katıldığı doğrudur, ancak önceden daha fazla toprağa sahip olan Kürt ağaları bunları kaybetmiş ve eşit koşullarda vergi ödemeye tabi tutulmuştur. Bu nedenle kaybedecekleri daha çok şey vardı ve daha çok eziyet görüyorlardı. Bu, Ermenilere uygulanan Soykırım ARMENOSİD’i ve 1938 sürgününden sonra Sasun’da “en elverişli” ve ara kimliğin Arap olduğu gibi bir duruma yol açtı.
Bugün Sasun’da Arapça sadece yerel Araplar ve “Araplaşmış” Ermeniler tarafından değil, aynı zamanda 1938’deki sürgünden geçen Kürt aşiretleri tarafından da konuşulmaktadır.
Aşkhen Virabyan
gazeteci-analist westernarmenia