Meksika filmlerinin ünlü aktörü Mauricio Oçman’ın Ermeni olduğunu belki de çok az kişi biliyordur. Oçman’ın büyükbabası 1916’da göç yolunda doğdu. O, soykırımın izini süren gazetecilerin en ünlü kahramanlarından biridir, çünkü göç yolunda doğmuş ve mucizevi bir şekilde hayatta kalarak Meksika’ya ulaşmış.

Oçman’ın annesi Yahudi, babası Ermenidir. 

Otobiyografik kitabında Oçman şöyle yazar:

“Dedem doğal olarak göçten bir şey hatırlamıyor ve anlattıklarını Sasunlu annesi Maral’dan duymuş. Korkunç bir masal gibi olan bu hikâyeler, büyükanneden kendisine, ağabeyine, sonra da çocuklarına ve torunlarına miras kalmıştır: Hem ürkütücü hem de aydınlatıcı, çünkü zorluklar, mücadele, umutsuzluk ve ıstırap içinde hayatta kalmakla ilgiliydiler.”

O hikâyeden, nesillere yeni doğan Hakop’un sarılıp saklandığı Maral ninenin yün şalı ve  sessiz ve dile getirilmeyen bir acıyla, geri dönüş gizli umuduyla dolu büyük, ağır bir tahta sandık miras olarak kaldı.

Sülalem Sasun Korter köyündendi.

Sürgün yolunda muhacir grubu büyük zorluklar görmüş, sürekli Kürtler tarafından kovalanmış ve  sağa sola kaçmak zorunda kalmıştır… Dedemin annesi göç yolunda akrabalarını, iki kızını koleradan kaybetmiş. Ailem de diğerleri gibi Sasun’dan çıktıktan sonra zulüm gördü, Batı Ermenistan’ın geniş topraklarından geçerek Tebriz’e ulaştı ve aylarca açlık ve sefalet içinde yaşadı. Dedem, babasının Tebriz’de kaldığı iki ay boyunca kepçe ve kaşık yapıp ekmek parası kazanmak ve aileyi doyurmak için bunları sattığını anlattı. Para karşılığında, bazen ona kuru üzüm veriyorlardı ve göçmenler açlıktan ölmemek için üzüm yemek zorunda kaldılar. Tebriz’den sonra arkası kesilmeyen sürgün süreci yeniden başlar. 1916’da, bir grup aç ve acı çeken göçmen, bitmeyen “ilerleme ve geri çekilme”den sonra Basen’e ulaştı. Orada büyükbabam doğdu.”

Filmleri ve kitapları için Oçman, Toronto ve Cannes Film Festivalleri de dahil olmak üzere birçok ödüle ve teşviklere layık görüldü. Ortak yazarlığını üstlendiği en ünlü eseri, gösterimi sonrasında dünyada büyük yankı uyandıran belgesel filmi “Haykıranlar”dır.

Oçman, “Bu film “Ermeni sorununa” yeni ve özel bir bakış. “Haykıranlar” adlı film, hala hayatta olan tanıklar ve suçlular hakkındadır. Film bir açıdan kışkırtıcıdır. Hayatta kalanların yaşı göz önüne alındığında günceldir. Cinayet, özellikle toplu katliam, zaman aşımına uğramaz ve kayıtsız kalırsanız suç ortağı olursunuz” diyor.

Aşkhen Virabyan

gazeteci-analist westernarmeniatv