1915’te Türk-Ermeni ilişkileri derken daha çok Ermenilerin katledilmesi belirtiliyor, ancak o dönemde çok sayıda Ermeni yok edilmesine rağmen, Ermenilerin her halükarda boyun eğmediğini, sessizce öldürülmesini beklemediğini, Türk askerin önünde diz çökmediğini çok az kişi kaydetti. Unutulmamalıdır ki, Mkırtiç Yotnyeğpayryan Ermeni de elinde silahla savaşan bir fedai oldu, o bir direnişçi ve asiydi, sadece ailesinin değil, milletin onurunu da savundu. 

Ermeni, o savaşta öylesine ölmedi, o bir şehit oldu. 

Halkımız tam olarak birlik olamadı, bunun esas sebeplerinden biri coğrafi konum, diğer sebep ise 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerinin Osmanlı ordusunda ve Rus tebaası Ermenilerinin Rus ordusunda görev yapması gerektiğine dair Ermeni partileri tarafından alınan karardı. Yani partiler, farklı devletlerin güçlerinde savaşan Ermenilerin birbirlerine karşı savaşmasını tercih ediyorlardı. Her durumda, Ermeniler bazı şehirlerde ulusal liderlerin çoğu olmadan parlak bir öz savunma organize etmeyi başardılar.

Batı Ermenistan televizyonu “westernarmeniatv”, 25 Eylül 1915’te Urfa’da başlayan öz savunma teşkilatı için oluşturulan Mkrtiç Yotneğbayryan, Harutyun Rastgelenyan, Harutyun Simeyan, Khoren Külpelyan ve Levon Eğberleryan’dan oluşan beş kişilik askeri teşkilatın üyesi ve lideri olan Mkırtiç Yotneğpayryan’a değindi.

1908’de Meşrutiyet’ten sonra Urfa Ermenileri silahlanmaya başladı, ancak silahlar Ermeni ailelerin yıllık gelirlerinin tamamına mal oldu. Birçok kişi bahçesini veya evin eşyalarını satmaya zorlandı ve Mkırtiç Yotneğpayryan, camiye dönüştürülen ve bir zamanlar Ermenilere ait olan Surp Karasun Mankants Kilisesini olağanüstü bir beceriyle soydu. Cami, lüks iç dekorasyonu ve  pahalı halılarıyla ünlüydü. Bu eşyalar uzak şehirlerde satıldı ve yerine silahlar Urfa’ya getirildi. Aynı hünerle devlet memuru kılığına girerek Türk köylerinden vergi toplayabildi. Savaş sırasında Türk köylerine subay üniformasıyla  girerek “askerlik” bahanesiyle köydeki erkekleri köyden çıkar çıkmaz rüşvet karşılığında onları serbest bırakırdı. Yine tüm parayı silah satın almak için harcardı. Balkan Savaşı sırasında Halep’te görev yaparken, cüretkar gece baskınlarıyla çok sayıda Türk askerinin silahını kontrol altına aldı. Arap veya Çerkez gibi davranarak askerlerden ve hatta subaylardan silah ve cephane satın aldı. Operasyonunun zirvesi, 1913 Şubat ayında gerçekleştirdiği Halep kalesinden 150 savaş tüfeğinin çalınması oldu. Soygun fark edildiği ve  kalenin tüm personeli hapsedildiği zaman silahlar çoktan Urfa’ya, Dikranagert’e ve hatta Sasun’a ulaşmıştı.

“Batı Ermenistan Değerler Toplamıdır ”