
Ermenilerin gücü oldukça zayıflamışken ve Türklerin sürekli takviye aldığı sürede,
Türk-Alman kuvvetlerinin komutanı Fahri Paşa’ya kader savaşına giden Ermeni’nin bir daha asla esir düşmeyeceğini bir kez daha kanıtlamak için Yotneğpayryan, başarı ile taçlandırılan çılgın bir adım atar: Amerikalı misyoner Leslie ve 14 yabancı şehri terk etmemiş ve bir Amerikan marangozluk fabrikasında görevlendirilmişlerdi. Onunla tanışan Mkırtiç, ondan beyaz bir bayrak kaldırıp gitmesini istedi. Türkler bu bölgede kuvvetlerini kurmaya çalışmadan önce Ermeniler çoktan buraya mevzilendi, yirmi kişilik bir muharebe grubu binaları işgal etti ve Türk üniforması giymiş on savaşçı protestan okulunun stadyumuna yerleşti. Türkler mevzilerinden engellenmeden Amerikan kurumunun binalarına inince ortak bir saldırı başladı. Türkler bu sürpriz saldırı karşısında donup kaldılar ve “kardeşlerin” yanına stadyuma koşmaya çalıştığı zaman kurşunları karşıladıkları yerde ne yapacaklarını bilemediler.
Yaralı Yotneğpayryan’ın düşman eline geçmemek için intihar ettiğini de ekleyelim. Belki de bu tür olaylar ve bu tür Ermeni evlatlarından çok var, örneğin – Sebastiyalı Murad, Kaytsak Arakel, Tonik Tonikyan, Gevorg Çavuş, Andranik Ozanyan ve daha pek çok yiğit.

Neticede başımızı hep dik tutmalıyız çünkü biz de Ermeniyiz ve milletimizin varlığını bir nebze de olsa yukarıda bahsedilenlere ve onlar gibi nice yiğitlere borçluyuz. Son olarak Talat’ın Urfa’nın öz savunma ile ilgili sözlerini aktarmak istiyorum: “Urfa ayaklanmasını derinlemesine inceleyersek, buradaki devrimci hareketin en iyi örgütlenmiş isyanlardan biri olduğunu görürüz. Sığınak mahzenlerine ve odalara sayısız silah ve mühimmat dolduruldu, 9-10 haftalık yiyecek saklandı. Bu şehirde 16-17 yaşlarındaki tüm gençler topçu ve keskin nişancıydı.”
“Batı Ermenistan Kurtuluş Savaşında”