
“Bir Fotoğrafın Tarihi” adlı makale serisinin bugünkü kahramanı Azat Tovmasyandır.
Azat Tovmasyan, kendi köyünde hem demirci hem marangoz olarak çalıştı. Şimdi bile yaptığı kapı ve pencerelerin “yaşadığı” evler var.
Azat Tovmasyan, 1916 yılında göç yolunda doğdu. Soykırım ARMENOSİD’in izini süren gazetecilerin en ünlü kahramanlarından biridir, çünkü “pakhepakh” dedikleri göç yolunda doğmuş, mucizevi bir şekilde hayatta kalmış ve bugünkü Nerkin Bazmaberd köyüne (Aragatsotn bölgesi) ulaşmıştır.
Azat Tovmasyan şöyle anlattı: “1916’da Basen’de doğdum, büyükbabam Sasun’un Korter köyündendi. Yolda büyük zorluklarla karşılaşan muhacir grubu, sürekli Kürtler tarafından kovalandı ve sağa sola kaçmak zorunda kaldı… Annem, yakınlarını, iki kızını koleradan kaybetmiş. Ailem de diğerleri gibi Sasun’dan çıktıktan sonra yola düşerek zulüm gördü, Batı Ermenistan’ın geniş topraklarından geçerek Tebriz’e ulaştı ve aylarca açlık ve sefalet içinde yaşadı. Annem, babam Bedros’un Tebriz’de kaldığı iki ay boyunca ailesini doyurmak için kepçe ve kaşık yapıp sattığını anlattı. Para karşılığında, bazen ona, göçmenlerin açlıktan ölmemek için yemek zorunda kaldıkları kuru üzüm veriyorlardı.”
Azat Tovmasyan’ın anısına, aile arşivinde saklanan büyükannesi Khano’nun kaydı yardımcı oluyor. Bu olaylardan yıllar sonra Nerkin Bazmaberd köyünde dünyaya gelen Tovmasyanların en küçük oğlu Anuşavan, büyükannesi Khano’nun acı ve gerçek hikayesini kaydetti. Galiba, anavatanın tadına ve kokusuna doymuş Sasun halkına erişemeyen gelecek nesillerin, atalarının nasıl savaştığını ve kazandığını, çok az korunan altın lehçelerinin bilinemeyeceğini hissetmiştir.
Bu hikâyeler aracılığıyla bazı tarihi olaylar, değişen Rus-Türk ilişkileri ve bunların ortasında bağımsızlığını kaybeden barışçıl halkın akıbeti hakkında fikir edinmek mümkündür. Khano ninenin, bazen farklı zamanlarda dolaşan kopuk hikayelerinden göçmen grubunun (Zoravar) Andranik Paşa tarafından bir süre önderlik edildiği ve sonunda kurtarma alanına götürüldüğü anlaşılmaktadır. Andranik Paşa’dan kendilerine olan mesafeyi, iki köy arasındaki mesafeye benzetti. Geniş topraklarda dolaşan büyük göçmen grubu Cuğa’ya ulaşır ve Zoravar Andranik’in askerleri tarafından bulunur. Onlar, zar zor kurtarılan Sasunlulara önderlik ederek beklenmedik Türk-Kürt saldırılarından koruyarak sınırı geçirir ve Goris’e götürür. Azat Tovmasyan, “Çaresizlerin iki kurtuluş ümidi vardı: Yukarıda Allah, aşağıda Andranik Paşa” derdi.
Cuğa’da köprüden geçerken trajik bir olay yaşanır. O köprü ve o gece Azat Tovmasyan için ölümcüldü. Köprüyü geçmek gibi tehlikeli bir operasyonu gerçekleştirmek ve göçmenleri kurtarmak için emir verilmesi zorunludur: köprüyü geçemeyen çocuklar ve yaralılar bir süre kalacak ve askerler geri dönene kadar bekleyecekti. Aksi takdirde hem halkın hem de askerlerin hayatı riske girdi. Köprünün çok dikkatli bir şekilde, gece vakti fark edilmeden geçilmesi gerekiyordu. Ağlayan çocukların sesi ve herhangi bir dikkatsiz hareket başarısızlığa neden olabilrdi. Büyükanne şöyle anlatıyor: “Önümüzde ordu, biz arkadan geldik, köprü altında çok insan vardı. O zaman Azat 10 günlük çocuktu. Eh, çok acı çektim.
Köprüye gelince bize “birbirinizi tutun ve köprüyü geçin, ama çocuklar geçemez, çünkü onlar ağlarken herkesi öldürürler” dediler.
Göç, savaş ve esaretten kurtulan Azat Tovmasyan, sözde barışçıl Sovyet hayatı içinde yaşıyordu, ancak sürgün tehlikesi her gün gözünün önünde, o bitmeyen korkuyla yan yanaydı. Yakalanmakla itham edilmek gibi, sırası gelince de mahkum edilmeyi bekliyordu. “Benim için gün geceyle başlar geceyle biter ama ben yaşadığım için mutluyum” derdi. Köyde onu hatırlıyor ve onurlandırıyorlar.

“ARMENOSİD’i Unutma, Unutturma”