Abdülhamid, anılarında, yönetimi sırasında yaygın olan sansüre değindi: “Bazen Avrupa’ya gönderilen insanlar zararlı fikirleri Türkiye’ye getiriyorlar, Avrupa medeniyetinin üstünlüğünü göstermeye çalışıyorlar. Onları yanlış hayatlarından dolayı yargılayamam ama onların başkalarına geçmesini önleme görevim var.

Avrupa’ya gönderilen gençlerin bir kısmı, Fransa’daki Fransız devrimini öğrendikten sonra, vatanseverlik adı altında halkı isyana kışkırtıyor. Tabii ki buna izin veremem. Onlar da ülkemin düşmanları gibi bana “Kızıl Sultan” diyorlar. Sansür burada işe yaradı ve ben sadece bu tür içerikli materyallerin yayınlanmasını yasaklıyorum ve bilim alanında bile devlet adına teşvik ediyor ve teşekkür ediyorum.”

Oysa gerçekte “kanlı padişah”ın basına acımasızca zulmettiği de yadsınamaz bir gerçektir. Saltanatı sırasında birçok gazete kapatılmış, çıkan birkaç gazete onun kişiliğini, iç ve dış siyasetini yüceltme amacını gütmüştür. Okullar sıkı denetim altına alındı. 

Konstantinopolis-İstanbul’un tamamında Ermeni tarihi ve coğrafyası öğretimi yasaklandı. Bu konulardaki kitaplara el konuldu ve yakıldı, öğretmenler ve yazarlar suçlu olarak cezalandırıldı.

Abdülhamid anılarında Ermeni meselesinin Avrupa gazetelerinde sürekli olarak dolaştığını, kamuoyunun kendisine karşı yöneltildiğini ve kendisine “kızıl padişah” denildiğini belirtmektedir.

Anı kitabının “Kızıl Hayvan” başlıklı bölümünde ise, 1893 yılında Fransız filozof ve edebiyatçı Pierre Kiar’ın  ilk kez kendisini böyle adlandırdığını yazar. Konstantinopolis’e gelerek Ermeni okullarına kötülük ve ayrılık tohumları ekti. 1893-1896 Konstantinopolis’te görev yapan Kiar, Batı Ermenistan Ermenilerine yönelik katliamlarınARMENOSİD’in başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan birkaç Fransız çağdaşından biriydi. Kiar, Konstantinopolis’e gelerek Ermeni okullarına kötülük ve bölücülük tohumları ekmiştir. 

Pera’daki Ermeni okullarından birine Fransızca ve Latince öğretmek üzere davet edildi. Kiar’ın Ermeni halkının kaderine olan ilgisinin artmasına 1894 olaylarının ve Arşak Çobanyan ile dostane ilişkilerinin büyük katkısı olmuştur. İstanbul’daki Ermeni okullarında öğretmenlik yapan Kiar, felsefe ve edebiyat derslerinin yanı sıra “Türk boyunduruğundan kurtulma” dersleri de verdi. Abdülhamid, Sasun ve Zeytun’da çıkan sorunları Kiar’ın adına bağlayarak, onu Ermeni halkı arasında padişah karşıtı ve kurtuluş propagandası yapmakla suçlar.

Kiar’ın konuşmalarının hedefi, Ermeni katliamlarının organizatörü olarak gördüğü ve kendisini “büyük bir katil”, “kızıl canavar”, “imparatorluk eşkıyası”, “insan bedeninde bir canavar”, “Kızıl Sultan” olarak nitelendirdiği İkinci Abdülhamid’in Ermeni düşmanı imajı olarak sunmak.

Ermeni halkının beka mücadelesine katılan Kiar, faaliyetini sadece bilimsel eserler yayınlamakla sınırlamamış, aynı zamanda verimli bir topluluk önünde konuşma faaliyeti gerçekleştirmiştir.

“Şerdoğan’a Topu Verin Sektirsin Gitsin”