Türkiye’deki Türklerin ve onların Azeri kardeşlerinin Ermenistan’a karşı başlattığı savaşı ve işbirliğine “ilgi duyan” dilberin sonuçlarını kısa bir süre önce öğrendim.

Yaklaşık altı bin Ermeni askeri öldü. Benim için bu bir savaş değil, siyasi bir felaket; ciddi bir istihbarat eksikliğimiz, liderlerin aşırı özgüveniydi.

Biz “Batı Ermenistan Ermenileri” olan sürgündeki Ermeniler, Doğu Ermenistan’da olanları unutmuyoruz ve ona sadece maddi yardımda bulunmakla ve ona bir aziz olarak tapınmakla kalmıyoruz, aynı zamanda onunla birlikte acı çekiyoruz ve onun nasıl belirsizliğe ve anlaşmazlığa battığını görmek acı verici.

Bana öyle geliyor ki Doğu Ermenistan yönetimi bizi kardeş olarak kabul ediyor çünkü dışlanmaktan korkuyorlar. Eminim ki bu trajik kararı vermeden önce bizimle iletişime geçseydi, Artsakh’ın geleceği hakkında bize danışsaydı ve Bakü yetkilileri tarafından işgal tehlikesi konusunda bizi uyarmış olsaydı, belki ve tekrar ediyorum “belki” bir çözüm bulurduk ve altı bin kurbanımız olmaz, yakınları da bu zor anda kendileri ve bizim için yas tutmazlardı.

Belki de birliğimizin bizi nihai zafere götüreceğine dair inanç ve zihniyetten yoksunuz. Biz bir paralel sürgün Ermenistan gibi hareket ediyoruz ve dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca kardeşimiz ve pek çok sempatizan var. Biz, gelişmiş ülkeleri taleplerimizi düşünmeye ikna etmek istediğimiz bir sınırdayız. Hedefimize ulaştığımızda “özgür ve bağımsız” Ermenistan’ın sahipleriyle konuşma, hatalarımızı ve pürüzlerimizi düzeltme ve birbirimizi kardeş olarak görme zamanı gelecektir.

O zaman Diriliş savaşını kazanacağız.

Biz Ermeniler yetenekli, ayık insanlarız ama gerçeğin nerede olduğunu tam olarak anlayamadık. Bir süredir Ermenistan Cumhuriyeti ve sürgündeki Diaspora, bize sonsuz barışı sağlayacak gerçeği bulamadan bu kirli gerçek içine batıyorlar.

İki Ermenistan arasındaki ekonomik ve sosyal bölünme Türkiye’ye fayda sağlamakta, böylece hem zaman kazanmakta hem de elindeki mirasımızdan faydalanmaktadır.

Net fikirlere sahip olmak, kaybolan kuzuları geri getirmek, ilerici uluslar arasında taraftar kazanmak ve suların iç içe geçtiği bir amaç etrafında bir araya gelmek bizi ayağa kaldırırdı.

Aksi takdirde Roma’ya ulaşamayacağız ve eskisi gibi boşlukta bir ipin etrafında yelken açmaya devam edeceğiz.

Ermenistan yalnız değil. Sürgündeki Diaspora ile çevrili ve asimile edilmiş halde bir daha asla Türk tuzağına düşmeyecektir.

Saygıyla

Raymond Berberyan

“Batı Ermenistan İslamo-Faşist Rejimlerine Karşı Mücadelede”