Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca Türk olmayanlara yönelik uygulanan zulüm politikası dil alanını da atlamamıştır. Doğal olarak, bu politikanın temel amacı, imparatorluk topraklarında yaşayan Türk olmayan tüm halkları anadillerini bırakıp Türkçeyi (Osmanlıcayı) kullanmaya zorlamaktı. Dil ile ilgili sosyo-politik gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılın başından itibaren, özellikle Tanzimat reformlarına paralel olarak, entelektüeller tarafından zor olan Osmanlı dilini basitleştirmeye çalışıldığında daha aktif hale geldi, ancak bu çabaların başka bir hedefi vardı: Türkçenin konuşulduğu coğrafyayı ve düzeyini artırmak.

1876’da kabul edilen Osmanlı anayasasıyla Türkçeye (Osmanlıcaya) ilk kez resmi dil statüsü verildi. Türk dilini empoze etmeye yönelik özenli adımlar, 20. yüzyılın başlarında Jön Türk egemenliği sırasında daha da belirgin hale geldi ve Türk olmayan halkların dillerine karşı mücadele devlet örgütlü bir karakter kazanmaya başladı. Örneğin akademisyen Hrachik Simonyan’a göre İstanbul’daki şehir yetkilileri 1-2 gün içinde Fransızca yazılan tabelalarını Türkçe ile değiştirdi ve “Türkçe yazılmalı” çağrı talimatını yaydılar. Türk olmayan halkların dillerine karşı mücadeleye devlet yapılarının yanı sıra Müslüman toplum da dahil olmuştur ve yabancı dille yazılan levhaların kırılması, Türkçe konuşmayanlara karşı alenen şiddet gibi muameleler kaydedildi. Bu zulüm ve tehditler sonuç verdi ve korku yaşayan tüccarlar, esnaf, otelci vb. dükkanlarının, atölyelerinin, otellerinin Ermenice, Rumca, Fransızca, İtalyanca yazılarını Türkçe’ye çevirmeye başladılar. Milliyetçi siyasetin diğer bileşenleri gibi, Türk olmayan halkların anadillerine karşı mücadele de Türk hâkimiyeti döneminde hemen hemen aynı yöntemlerle devam etmiştir.

Lozan Antlaşması’na göre İşgal Altındaki Batı Ermenistan’da yaşayan Türk olmayan halkların ana dillerini kullanma, ana dillerinde gazete çıkarma hakları olduğu ve bunun diğer hakların yanı sıra açıkça ihlal edildiği belirtilmeli ve vurgulanmalıdır.

Türk hükümetinin dil zulmünün sadece Ermenilere değil, aynı zamanda Müslüman Kürtlere, Çerkezlere ve diğer halklara da yansıdığını belirtmek gerekir.

“Batı Ermenistan Cahil Vandal Türk İşgalcilerine Karşı Mücadelede”