Konstantinopolis-İstanbul’da vatandaşların konuşmasını kontrol eden gençler hızla “kontrolden çıktı” ve halka açık yerlerde, toplu taşıma araçlarında Türkçe konuşmayan kişiler fiziksel taciz, dayak ve şiddete maruz kaldı. Milliyetçi gençlerin halka açık yerlerde yaptıkları mezalimlerle ilgili dönemin ünlü gazetecilerinden Cihat Baban’ın 1960 yılında “Ulus” gazetesinde yayınladığı yazısı ilgi çekicidir. Burada bir gemide gençlerin, Türkçe konuşmamaya cesaret eden etnik azınlık temsilcisini nasıl şiddetli bir şekilde dövdüğünü anlatıyor. Ünlü gazeteci, o dönemin atmosferini yansıtarak şunları söylüyor: “O zamanlar bu tür vakalar sık ​​sık yaşanıyordu.”

Başlangıç ​​aşaması 3 ay süren “Vatandaş Türkçe Konuş” etkinliği, Türkçe konuşma seviyesini yükseltmekten fazla azınlıklar arasındaki korku havasını artırdı. Bu milliyetçi etkinliğin daha sonra tekrarlandığını da belirtelim. Türk araştırmacı-tarihçi Ayşe Hür’e göre “Vatandaş, Türkçe konuş” adlı eylemin ilk aşaması hızla sona erdi, ancak 1933’te başlayan ikinci aşama daha uzun sürdü, ve bu sırada saldırılar ve baskılar daha şiddetli hale geldi, sonuç olarak, yerliler ve azınlık temsilcileri kamuya açık adımlar atmaya zorunda kaldı.

Nitekim o dönemde Bursa, Dikranagert, Kilikya, Ankara, Edirne ve Kırklareli Yahudileri Türkçeyi ana dilleri veya “öz dilleri” ilan etmişler, cemaat yapılarına kendi elleriyle “Yurttaş Türkçe konuş” pankartları asmışlardı. Konstantinopolis-İstanbul’da yaşayan bir grup Ermeni, Rum, Yahudi vatandaş ise, konusu isminden de belli olan “Türk Dilini Yayma Birliği” örgütünü kurduklarını ilan ettiler.

“Batı Ermenistan Cahil Vandal Türk İktidarlarına karşı Mücadelede”