
Ayastefanos’un 16. maddesi uyarınca Osmanlı Devleti, Ermenistan’da ıslahat ve reformlar yapmayı Rusya’ya taahhüt etmişse ve Rusya bu iyileştirme ve reformların uygulanmasını izlemek zorunda kalmışsa, o zaman Berlin Antlaşması’nın 61. maddesine göre, Osmanlı Devleti, bu yükümlülükleri bu Antlaşmayı imzalayan (Rusya, İngiltere, Avusturya-Macaristan, Almanya, Fransa, İtalya) devletleri önünde, artık Ermenistan’da değil, Ermenilerin yaşadığı bölgelerde yerine getirilmeyi üstlenmiştir.
61. maddenin lafzına ek olarak, 60. madde, Ayastefanos Antlaşması’nın 19. maddesiyle Rusya’ya bırakılan Alaşkert Vadisi ve Bayazet şehrinin Osmanlı İmparatorluğu’na iade edilmesini şart koşuyordu. Konferansın kabul ettiği ve reform adı altında antlaşmanın 61. maddesine giren ve daha sonra hayata geçirilmeyen proje buydu. Berlin Konferansı’da Ermeni meselesi işte böyle son buldu. Avrupa devletlerinin oyunlarını çoktan anlamış olan mazlum ve bunalımlı Khrimyan Hayrik, halkı yeniden silaha çağırdı. Berlin’den döndükten sonra Berlin’deki görevinin sonuçlarını Patrikhane’de anlatan Hrimyan baba, kendisini şöyle ifade etti: “Berlin’de harissa, tüm tebaa milletlere dağıtıldı. Ermenilerin payını alıp getirmem için beni gönderdiniz. Herkes nasibini demir kepçeyle aldı, benim kepçem ise harissaya karışıp içine düşen kağıttandı. Bana bir şey kalmadı ve elim boş döndüm.” Babanın bu kanatlı sözleri mecazi anlamda “demir kepçe” hikayesi olarak tarihe geçti.
Berlin Konferansı, Rus silahlarının zaferini küçümsemek, Çarlığın etkili dış siyasi ve askeri faaliyetini İngiltere, Avusturya-Macaristan yararına ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nun yararına ve Rusya’nın zararına yumuşatmak için geldi. Balkan halkları ve Ermeni halkının zararına. Berlin Konferansı kararı ile Bosna-Hersek, Avusturya-Macaristan tarafından işgal edildi. Romanya, Sırbistan ve Karadağ’ın bağımsızlığı tanındı. Büyük güçlerin ve Balkan ülkelerinin çatışan çıkarlarının iç içe geçmesinin bir sonucu olarak, Berlin Konferansı Makedonya’yı Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa devletlerinde reformlar yapması zorunluluğu ile sınırlı olarak Türk egemenliğine bıraktı. Ermeni heyeti konferansa katılma hakkı elde edemedi. Konferansa yaptığı dilekçeler dikkate alınmadı. Leo’nun gözlemlediği gibi, “Ermeniler, adlarının uluslararası diplomasi profiline girmesinden memnun oldular. Ermeniler, bundan böyle Ermenistan’ın Avrupalı güçlerin ilgi konusu olacağına inanıyorlardı. İngiliz-Türk antlaşmasına göre, eğer Rusya Batum, Ardahan, Kars’ı alacaksa, o zaman İngiltere, imparatorluğu korumak için padişaha silah zoruyla yardım etmek zorundaydı. Karşılığında İngiltere’ye Kıbrıs’ın işgal hakkı verildi.
“Batı Ermenistan Emperyalist İşgalcilere Karşı Mücadelede”