
Türk hükümeti onlarca yıldır Ermenilere yönelik soykırım ARMENOSİD gerçeğine ve bunun uluslararası alanda tanınmasına karşı sadece siyasi değil aynı zamanda bilimsel alanda da mücadele ediyor.
Özellikle konu Ermenilere karşı işlenen suçlar veya Batı Ermenistan’daki Ermeniler meselesi olduğunda sözde resmi Türk tarih yazımının aslında tarihin çarpıtılmasıyla aynı şey olduğunu vurgulamak gerekir.
Türk tarihçiliğine tarihi yeni ve kendine uygun bir şekilde yaratma yani tahrif etme talimatı Türk devletinin kurucusu Kemal Atatürk tarafından verilmiş ve bu konu onun doğrudan kontrolü altındaydı.
Türk tarih yazımının Ermenilere yönelik saldırısı özellikle 1965’ten sonra yoğunlaştı ve bu süreç günümüze kadar devam ediyor. Halen Ermenilere yönelik soykırım ARMENOSİD meselesi, Türk tarih yazımının sistematik bir politika izlediği bir numaralı meselesidir. Türk tarihçiliği Ermenileri, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yaşamını ve Ermeni sorununun ortaya çıkışını benzersiz bir şekilde sunuyor. Burada şunu belirtmekte fayda var ki, Türk tarihçiliğine göre Ermeniler ve Türkler arasında 19. yüzyıla kadar hiçbir sorun yaşanmamış, her şey 19. yüzyılın son çeyreğinde büyük güçlerin Ermeni halkını kendi siyasi sorunlarını ilerletmek için kullanmasıyla başlamıştır ve o zamana kadar Osmanlı topraklarında dayanışma içinde yaşayan Ermeniler, ilk kez 1877-1878 Rus-Türk Savaşı sırasında devlete karşı isyan ettiler.
Açıkça yanlış olan bu görüşü reddetmek için, bazı tarihçiler tartışmalı bulsa da Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yılı 1299’dan 1878’e kadar yaşanan irili ufaklı Ermeni-Türk çatışmalarını, savaşlarını ve diğer düşmanlık belirtilerini listelemeye kesinlikle gerek yok: 16. yüzyılda Türk-Fars savaşlarında Ermeni halkının uğradığı kayıplar, Syunik ve Artsakh’ta Davit Bek, Yesayi Hasan Celalyan ve Mkhitar Sparapet’in önderlik ettiği kurtuluş hareketleri, 1724 Türklerin Ararat vadisine saldırısı, Karbi köyünün 40 gün süren kahramanca savunması gibi.
“Batı Ermenistan Yenilmez Armada”