Peki Halaçoğlu’nun açıklamasının ardından Türk hükümetinde çıkan yaygara neye bağlıydı ve, acaba bu yetkililer tarafından mı yönlendirildi? Halaçoğlu’na göre araştırmasının yetkililerle hiçbir ilgisi yok ve tamamen bilimsel bir yönelime sahiptir. Ancak gerekirse tüm bunları devlet kurumlarına teslim etmeye hazır olduğunu da ekliyor. Bir “saray” tarihçisi olan Halaçoğlu, kural olarak her zaman geniş yankı bulan skandal ve bilim dışı açıklamalarıyla tanınıyor. Bu da büyük ölçüde sahip olduğu konumla ilgilidir ve çoğu zaman yapay olarak öne çıkar ve yönlendirilir.  Özellikle son açıklamanın sansasyonel olduğu düşünülemez çünkü Halaçoğlu aslında yeni bir şey söylemedi.

Türk hükümetinde Müslümanlaştırılmış Ermenilerin varlığı uzun zamandır bilinen bir gerçektir ve bunun Ermeni tarafına kapsamlı bir yanıt olduğu yönündeki açıklamanın diğer kısmı Türkler tarafından bile ciddiye alınmamaktadır. Bir Türk gazeteci haklı olarak şunu dedi: “Türk hükümeti gerçekten Halaçoğlu’nun Ermeni meselesindeki tavsiyelerine göre hareket ediyorsa ne yazık.”

Halaçoğlu’nun çeşitli aşırılıkçı yapılarda Ermenilerin varlığına ilişkin açıklamaları da yeni değildi. Yıllardır Türk basını, birçok üst düzey yetkili ve siyasetçi bu konuyu konuşuyor, çeşitli kişileri (Abdullah Öcalan da dahil) Ermeni kökenli olarak atfediyor, öldürülen Kürt teröristlerin çoğunun sünnetli olmadığını belirtiyor. Halaçoğlu’nun açıklamasından büyük bir suni tepki yaratılmasında doğal olarak basının rolü büyüktü ve hemen hemen tüm Türk gazeteleri ön sayfalarında, televizyon kanalları haber yayınlarında bu konuya değindi. Halbuki Halaçoğlu’ndan önce, gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermeniler sorununu daha derinlemesine ele alan bir diğer Türk tarihçisi Profesör Salim Gökçen, aynı konuda defalarca kendini ifade etmiş ve daha sert açıklamalarda bulunmuştu. Ancak onun düşünceleri ve açıklamaları basında pek fazla karşılık bulamadı. Halaçoğlu’nun açıklaması ve aldığı geniş tepki, din değiştirmiş ve gizli Ermeniler konusunun, bu konuyu çoktan kullanmaya ve manipüle etmeye başlayan çeşitli Türk çevrelerinin ilgi odağında olduğunu bir kez daha gösteriyor. Aynı zamanda “saray” tarihçisinin söz konusu açıklamasının kamuoyunun dikkatini o günkü siyasi gelişmelere karşı zayıflatma amacı taşıdığı da göz ardı edilemez.

“Katilin Kendini Yargıdan Daha Güçlü Gördüğü Bir Ülke Türkiye”