Osmanlı Türkiyesi’nin Ermeni vilayetlerinde toprak meselesi en temel ve en tehlikeli meselelerden biriydi, çünkü Batı Ermenistan’daki Ermeni köy halkının ana zenginliği topraktı.

Hamidiye öncesinden bu yana, Kürt Şeyhi Celaleddin’in babası Şeyh Sadullah tarafından bir toprak politikası geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Bunun amacı imparatorluğun Ermeni vilayetlerindeki Ermeni nüfusunu yerinden etmek ve onları ormanlarından, çayırlarından ve ekilebilir arazilerinden mahrum bırakmaktı. Toprak sorunu 1879’dan sonra daha da keskinleşti. Bütün bunlara dayanarak, 1908’de Jön Türk devrimi sonrasında Van ilinde yaşanan birçok toprak sorununun önemini ve Van Ermenilerinin toprak gaspı sorunlarını açıkça görüyoruz.

Osmanlı Mebusan Meclisi Muş temsilcisi G. Karapetyan da, toprak anlaşmazlıkları nedeniyle tüm Ermeni ve Kürt çiftçilerin birbirine karşı gergin olmadığını fark etti. Kürtler Van ilindeki toprakların çoğunu yasal olarak ele geçirdi, ve bu nedenle iade etmek için bir sebep yoktu.

Mesele şu ki, “Zulüm” yıllarında Ermeniler ülkeden göç etmeye karar verdiklerinde birçoğu sadece yol masraflarını karşılamak için topraklarını küçük bir meblağ ve basit bir senet ile geçici olarak Kürtlere bıraktılar: Kürtlerin, ana para ödenene kadar, borç alınan paranın belli bir yüzdesi karşılığında toprakları kullanmaları şartıyla. 

Elbette Kürt, borcun ödenmesini ve gelecekte arazinin mülkiyetini ele geçirilebilmesini mümkün kılmak için senetle arazi fiyatından çok daha büyük meblağlar belirtmeye çalıştı. Hükümet ise, Kürtlerin ödemediği ve aslında arazinin gerçek değerine yükselen toprak vergisini Ermenilerden talep etti. Göçmenlerin çoğunun ayrıca bireylere, tarım bankasına veya devlet hazinesine borçları vardı. Onlar gittikten sonra alacaklılara, arazinin çok düşük bir bedelle Kürtlere satıldığı iddiasıyla dava açıldı.  Yerel ve etkili Kürt veya Türk toprak sahipleri, hükümet yetkilileriyle anlaşmaya vararak, çeşitli sahte belgeler veya rüşvetlerle Ermeni göçmenlerin bıraktığı geniş toprakları kendi adlarına değiştirebildiler. Kürtlerin çoğu arazilerin bir kısmını hissedarlardan satın alarak diğer parçalara da el koydu ve Hükümete sahte belgeler sundu.

“Batı Ermenistan Tarihin Kendisidir ”