Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’ndaki yenilgisinden sonra İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması’na göre Batı Ermenistan topraklarının paylaşılmasını teklif etti. Anlaşmanın tam olarak uygulanması, Birinci Doğu Ermenistan Cumhuriyeti’nin Bitlis, Van, Karin ve Trabzon bölgelerini kapsayacak şekilde genişlemesine ve Fırat Nehri’nin doğusunda ve Ermenistan’ın güneyindeki Kürt yerleşim yerlerine yerel özerklik verilmesine yol açacaktı. 20 Aralık 1919’da Kürt temsilcisi Şerif Paşa, Paris Barış Konferansı’nda Ermenistan temsilcileriyle anlaşmaya vardı ve konferansta her iki taraf da ortak açıklamalarda bulundu.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Türk devrimcileri anlaşmayı reddederek “kabul edilemez” ilan etti. Türk hükümetinin bağımsızlık savaşında Batı Ermenistan’ın tamamı üzerinde tam kontrol sağlamak için mücadele ettiler.
Büyük Güçlerin anlaşmaya varamaması nedeniyle Sevr Antlaşması’nın revize edilmesi gerekti ve bunu, hayali Türkiye Cumhuriyeti’nin (Hatay Vilayeti hariç) kabaca modern sınırlarını tanımlayan Lozan Antlaşması takip etti. Lozan Antlaşması yalnızca bağımsız bir Kürt devleti umutlarını yok etmekle kalmadı, aynı zamanda Rumlara, Ermenilere ve Yahudilere tanınan azınlık statüsünü (ve bundan kaynaklanan hakları) ile Kürt halkını da inkar etti.
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’ndan sonra Kürtler ve Türkler, savaşı kazanan gayrimüslim ve yerli Hıristiyan Ermenilere karşı birleşti. Burada İslam birleştirici bir faktör haline geldi. Atatürk’ün reformları sonucunda İslam devletten ayrılmış, bunun sonucunda Atatürk Türk-Kürt birliğinin temellerini yıkmıştır.