Savaştan üç ay önce, 1920’nin Haziran ayında Ermeni birlikleri, Ermeni devletinin toprakları olarak kabul edilen Oltu’yu kurtardı. Oltu kömür madenleri, enerji kaynaklarının yetersizliği nedeniyle kuşatılan ve yok olmanın eşiğine gelen Ermeni ekonomisi ve altyapısı için hayati önem taşıyordu.
Daha sonra Türk tarafı, savaşı başlatma kararını Oltu’nun kurtarılmasıyla meşrulaştırdı, ancak bu, Ermenileri suçlama girişimiydi. Oltu’nun eylemi olmasaydı bile Türkler başka bir bahaneyle Ermenistan’a saldıracaktı. Değişik Türk kaynaklarında özellikle de Kemal ile Karabekir arasında var olan çeşitli yazışmalar, Türk ordusunun Nisan 1920’den bu yana saldırı emrini beklediğini doğruluyor.
1920 yılının 10 Eylülündeki Türk saldırısının ilk dalgasına Ermeni birlikleri direnebildi. Ancak üç gün sonra baskılara dayanamayan Ermeniler Oltu’dan ayrıldı. İşte bu andan itibaren Ermeni ordusunun ve cephe arkasının eksiklikleri ortaya çıktı.
Tanıklıklara göre Oltu ve Sarıkamış’ta Ermenilerin 2.400 kadar askeri bulunurken, Türk 15. Kolordusunun toplam sayısı 28.000 civarındaydı. Ordu gayet iyi besleniyordu, İtalyanlardan, Fransızlardan ve Sovyet Rusya’dan aldığı cephane ve giyecek boldu.
Bu olayın önemli olduğunu düşünüyoruz, çünkü Ermeni tarafı aylarca Batı’ya Kemal’in ordusunun ancak 10.000, zayıf ve kötü organize edilmiş olduğu konusunda güvence verdi. 1920’nin Nisan ayı sonunda San Remo’daki Ermeni heyetinin liderlerinden Avetis Aharonyan, Lloyd George, Lord Curzon, Mareşal Foch ve diğerlerine şöyle diyordu: “Mustafa Kemal’in 14.000 askeri yok, çok daha azı var ve çoğunlukla düzensiz askerler, köylüler var; bunların çoğu zorla silah altında tutulan, hepsi kötü giyimli, eğitimsiz. Ordumuzun Genelkurmay Başkanlığı’nın kesin bilgileri bu konuda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.”
Aharonyan, ayrıca Ermenistan’ın 25.000 civarında bir ordusunun bulunduğunu da söylüyordu. Birkaç ay sonra Ermeni ordusunun sayısının daha da arttığını ifade ettiler.
Ermeni heyeti üyesi Albay Ghorğanyan, 11 Temmuz’da Yunanistan Cumhurbaşkanı Venizelos’la yaptığı görüşmede, Ermenistan’ın ordu sayısını 40 bine çıkarabileceğini söyledi.
Bu arada Doğu Ermenistan Cumhuriyeti’nin askeri bakanı Ruben Ter-Minasyan anılarında 1919’da şunu belirtiyordu: Ermeni ordusunun 10 bine yakın asker ve subayı vardı. 4.000 asker daha cumhuriyetin farklı bölgelerindeki yedek askeri birliklerde bulunuyordu. Bütün bağımsızlık dönemi boyunca Bakü ile ilan edilmemiş ama bir türlü bitmeyen savaş nedeniyle Ermeni ordusu yüzlerce kilometrelik sınırda konuşlanmıştı.
Vratsyan’ın, savaşın başlamasından sonra Ermenistan’ın tamamen yalnız olduğunun ve savaşa hazır olmadığının netleştiği yönündeki gözlemi de dikkate değer. Ermenistan, o zamana kadar Ermenistan’ı küçük müttefiki olarak gören ancak kimseden gerçek askeri veya askeri-politik destek almayan dünya güçlerine hitap ediyordu.
“Batı Ermenistan Barbar Türk İstilacılarına Karşı Mücadelede”