Birinci Dünya Savaşı arifesinde Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin iç ve dış ticaretinde, sanayi üretiminde ve bankacılığında etkili mevkilere sahip oldukları bilinen bir gerçektir.
Batı Ermenistan Ermenilerinin tüccar burjuvazisi, oyun yazarları ve sanayicileri, yetenekleri ve girişimcilikleri sayesinde, Osmanlı tiranlığı ve keyfiliği koşullarında bile, belli bir zenginliğin sahibi olmayı ve önemli parasal birikimler yaratmayı başardılar. Ermenilerin ekonomik silahsızlandırılmasını büyük bir tehlike olarak gören Jön Türkler, gizli toplantılarında Ermenilerin ekonomik rekabetinden kurtulma ve Türklerin ülkede ekonomik gücünü oluşturma ve aynı zamanda kalkınma konularını tartıştılar. Ermeni halkının bireysel ve kolektif mallarına el konulmasına ilişkin tedbirler. Bütün bir milleti soymak için öncelikle Ermenilerin mallarının mülksüzleştirilmesi gerekiyordu. Bu amaçla Jön Türk yetkilileri, 1 Haziran 1915’te 2.000.000’den fazla Ermeni’nin zorla yerinden edilmesini ve yok edilmesini öngören “Tehcir Kanunu”nu yayınladı. 10 Haziran 1915’te “Ermenilere ait taşınmaz malların ve başka yerlere taşınan arazilerin yönetim şekli hakkında” 34 maddeden oluşan talimatname yayımlandı. Jön Türk yetkilileri 13 Eylül 1915’te “Terkedilmiş Mallar Hakkında” geçici kanunu, 26 Ekim 1915’te ise bu kanunun uygulanması için başka yerlere nakledilen kişilerin terkedilmiş malları ve borçlarına ilişkin kanunu yayımladı. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde uygulanan, Ermenilerin taşınır mallarının, mülklerinin ve her türlü servetinin açıktan yağmalanması ve gasp edilmesi yasal hale getirildi. Terk edilmiş mülklere ilişkin bu yasal düzenlemeler, Ermenilerin haklarını korumak için değil, kitlesel yağmalamayı engellemek ve devlet hazinesini doldurmak için oluşturulmuştur.
Ermenilere yönelik pogromlara, ülke nüfusunun her sınıfının katıldığı, Ermenilerin taşınır ve taşınmaz mallarının yağmalanması da eşlik etti. Zengin bir soygun ihtimali, Jön Türk yetkililerinin çevresinde geniş kitlelerden ve sempatizanlardan oluşan büyük bir ordu topladı. Jön Türk yönetimi, Ermenilerin terk edilmiş mülklerini, yerinden edilmiş Ermenilerin yerleşim yerlerinin yetkililerine devretti, bakanlıklara cömertçe bina ve arazi sağladı ve bunun yerine büyük bir sempatizan ordusu kurdu ve imhayı gerçekleştirmek için onların desteğini aldı. Ermenilerin.
Hem hayatta kalanların, hem Osmanlı İmparatorluğu topraklarında çalışan yabancı diplomatların raporlarında, hem de Türk kaynaklarında, Ermenilerin devlet tarafından planlı olarak yağmalandığına dair tanıklıklar vardır; bu, Ermenilerin mülksüzleştirilmesinin önemli bir saik olduğunu doğrular. Ermeni halkını köklerinden sökme planı.
Ermeni halkının bireysel ve kolektif mülkiyetinin efendisi haline gelen Jön Türk yetkilileri, Ermenilerin Osmanlı dramları ve sigorta şirketlerindeki mevduatlarına da el koydu.
Müzayedenin konusu sadece maddi mallar değil, insan hayatı da oldu. Türk hükümeti Ermeni kadın ve çocuklarını satarak büyük meblağların sahibi oldu.
İtilaf Devletlerinin baskısıyla 8 Ocak 1920’de Türkler
Hükümet, “Terkedilmiş Mallar Hakkında Kanun”u iptal ederek, Ermenilere ait terkedilmiş malların sahiplerine iade edilmesi ve uğradıkları zararın tazmin edilmesi kararını aldı, ancak yetkililerin vaatlerinin aksine, Ermenilerin mülksüzleştirilmesi süreci devam etti. Kemal hareketinin tüm dönemi boyunca hayatta kalan Ermeniler soyguna, katliama ve zorla tehcire maruz kaldı. Ülkenin nüfusu boşaltıldıktan sonra Türk yetkililer 1920, 1923 ve 1927’de Ermenileri vatandaşlıktan ve ata topraklarına dönme hakkından mahrum bırakan yasalar çıkardı. Bu yasalar, Türk yetkililerin Ermenilerin tüm mallarına el koymasına olanak tanıyordu.
1922’den 1929’a kadar Kemalist yetkililer, Ermeni mallarının çalınmasına yasal güç kazandırmak amacıyla “Terkedilmiş Mallar Hakkında” 9 yasayı kabul etti. Böylece Kemal yetkilileri, Jön Türk hükümetinin Ermenileri mülksüzleştirme planının uygulanmasına devam etti ve tamamladı.