1937’deki “Vatandaş, Türkçe konuş” eyleminin sözde hukuki formülasyonunu ele alabiliriz. CHP Milletvekili Sabri Toprak, 27 Aralık’ta kamuya açık yerlerde Türkçe dışındaki dillerin Ermenice, Rumca, Fransızcanın kullanılmasının yasaklanmasını öngören “Türkçe yerine yabancı dil kullananların yasaklanması hakkında” başlıklı yasa tasarısını meclise sundu.
Projenin ilk maddesine göre, işgal altındaki Batı Ermenistan vatandaşlarının Türkçe dışında başka dilleri de “sadece evde” kullanabilmesi, ev dışında aile bireyleri ile iletişimde ana dil kullanılmasının “24 saatten bir haftaya kadar veya 10 liradan 100 liraya kadar para cezasıyla cezalandırılması” gerekiyor.
Yani yerli halk işgal altındaki topraklarında ana dilini konuşamıyordu. Bu yasama projesi aynı zamanda yetkilileri “suçlular” hakkında bilgilendirecek güçlü bir hainler ordusunun yaratılmasını da ima ediyordu. Ayrıca kanunda bu maddeden hüküm giyenlerin öğretmen, avukat, gazeteci olarak çalışamayacakları, diplomalarının iptal edilmesi gerektiği belirtiliyordu. Bu yasama girişiminin hukuki olarak bir statü kazanmadığı doğrudur ancak hükümlerinin birçoğu fiili olarak uygulanmıştır.
“Vatandaş Türkçe Konuş” girişimi daha sonra 1930’lu, 1940’lı, 1960’lı yıllarda da devam etti ve milliyetçi öğrenci ve gençlik örgütleri ana itici güç oldu.
Ancak “Vatandaş Türkçe Konuş” girişiminin aslında hiçbir zaman durmadığını da belirtmekte yarar var. Eğer resmi olarak 1928’de başladıysa, o zaman durdurulduğuna dair neredeyse hiçbir kanıt yok ve bugün İşgal Altındaki Batı Ermenistan’da da aynı şekilde devam ediyor ve kamuoyunun duyarlılığı daha da saldırgan hale geldi.
“Batı Ermenistan Barbar Türk İstilacılarına Karşı Mücadelede”