BATI ERMENİSTAN – The New York Times muhabiri Nick Cumming Bruce, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin, güvenlik güçlerinin 2015 yılında Güneydoğu’daki operasyonları hakkındaki raporunda, BM’nin Türkiye’yi yüzlerce Kürt’ün ölümü de dahil olmak üzere işkence ve kaybetme gibi çeşitli insan hakları ihlalleriyle suçladığını yazdı.
Birleşmiş Milletler (BM), geçen Cuma yayınladığı raporunda Türkiye ordusu ve polis güçlerinin Türkiye’nin güneydoğusundaki operasyonlar sırasında yüzlerce kişiyi öldürdüğünü söyledi. Raporda cinayet, işkence, tecavüz ve mülklere yönelik yaygın imhalar da bir dizi insan hakları ihlalinin arasında yer aldı.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ’nin yayınladığı raporda, Türk piyadeleri, topçuları, tankları ve muhtemelen uçakları tarafından yapılan operasyonların, Temmuz 2015’ten 2016 yılının sonuna kadar olan 17 aylık sürede yarım milyon kişiyi evlerinden kadar sürdüğü belirtiliyor.
Türkiye’nin güneydoğusundaki güvenlik güçlerinin tutumuna odaklansa da, 25 sayfalık rapor geçen, BM’nin, Temmuz ayındaki başarısız darbe girişiminden beri Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı tedbirlere yönelik derin endişesinin altını çizdi.
Erdoğan’ın darbe girişiminin ardından ilan ettiği Olağanüstü Hal, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad al-Hussein’in ifadesiyle “terörizmi değil eleştiriyi hedef aldı”.
Türk hükümeti raporla ilgili yorum yapmayı reddetti.
Erdoğan’ı eleştirenler, onun 2015 yılında, partisinin güç bela kazandığı parlamenter seçimlerin ardından milliyetçi duyguları canlandırmak için Kürtlerle ateşkesi bozmakla suçluyor. Başarısız darbenin ardından olağanüstü hal yetkilerini kullanarak Kürt siyasetçilere, entelektüellere ve Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) destek veren her sese yönelik baskı politikası güttü.
Raporda, hükümetin, darbe girişiminden bu yana ülkenin güneydoğusunda aldığı tedbirlerin – ki bunların arasında parlamenterlerin tutuklanması, yetkililere yönelik kitlesel ihraç ve Kürtçe yayın yapan medya organlarının kapatılması da var- özellikle muhalif partiler olmak üzere genel olarak muhalefet üzerinde baskı kurmak için alındığı belirtildi.
Al-Hussein “aralarında kadın ve çocukların da olduğu yüzlerce kişinin hukuksuzca öldürülmesiyle ilgili meşru bir soruşturma yürütülmediğine dair haberler özellikle endişe verici” olduğunu söyledi, kendi araştırmacıların Kürt bölgesine girişinin engellendiğini vurgulayarak kısıtlama olmadan bağımsız bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.
Raporda, hükümetin verilerine göre güneydoğudaki güvenlik operasyonlarında 2 bin kişinin öldüğü bilgisi yer aldı. Bunların 800’ü güvenlik güçleri, 1200’ü ise rapora göre hükümete karşı şiddet eylemine karışıp karışmadığı belli olmayan kişilerdi. Rapor, Türk yetkililerinin de, PKK’nin saldırı, cinayet ve insan kaçırma eylemleri nedeniyle güvenlik açısından zor bir ortamda hareket ettiğini kabul ediyor.
Yine de, BM müfettişleri, kurbanlarla ve kurbanların yakınlarıyla yaptığı görüşmelerden edindikleri bilgiler ve uydu görüntülerini değerlendirdiğinde, güvenlik güçlerinin bunların arasında yargısız infaz, kaybetme, işkence, kadına yönelik şiddet, tıbbi yardım, yiyecek ve suya erişimin engellenmesi gibi çeşitli istismarlarda bulunduğunu doğruladı.
Müfettişler, en kötü istismarların genellikle sokağa çıkma yasakları sırasında yaşandığını ortaya çıkardı.
Cizre’de görüşülen tanıkları imha sahnesini “kıyamet gibi” tanımlıyor. Müfettişler en az 189 kişinin, güvenlik güçlerinin bombardımanı sırasında yemek, su, tıbbi yardım ya da elektrik olmaksızın haftalarca bodrumlara mahsur kaldığını belgeledi. Ambulansların bölgeye girişi engellenmesi, kurtarılabilecek kişilerin bile hayatını kaybetmesine sebep oldu.
Rapora göre, kurbanların çoğu, ordunun geniş yerleşim yerlerine yönelik sistematik olarak kullandığı ağır silahlar ve bombardıman sonucunda yaşanan toptan yıkım sırasında ortadan kayboldu. Yıkım Ağustos ayında tavan yaptı.
Müfettişler ayrıca yetkililerin bölgede yaşayanları terörizmi desteklemekle suçlayarak sivil ölümleri soruşturmayı reddettiğini de bildirdi. Müfettişler, Cizre’de kaybolan bir kadının ailesine DNA testi için kömürleşmiş üç küçük et parçası verildiğini aktardı. Kayıp kadınlardan birinin kız kardeşi yasal süreci başlatmayı denedi ama terör suçuyla suçlandı.
Birleşmiş Milletler, Cuma günü açıkladıkları raporun, insan hakları ofisinin, müfettişlere erişim verilse de verilmese de, hazırlayacağı bir seri raporun ilki olduğunu vurguladı.