KARIN – 2008 Krizinde dünyada bedava para politikasi dedigimiz gelişmiş ülkelerden Türkiye gibi ülkelere kredi para akışı oldu.Türkiye iktidar partisi bu paralari hoyratca harcadı ne yaptı,parayi insaata çimentoya yatırdı.
ABD Dolarındaki kritik kırılma noktası zannedildiği gibi 15 Temmuz değil. Kırılmanın “ucuz ve kaçak para girişi’nin durması ile başladıgı aşıkardır. Kayıt dışı para girişi ve yabancı yatırım fonlarının yatırımı durduğu için dolardaki yükseliş durdurulamıyor.
AKP iktidarının 2013 yılı sonlarına kadar,yurt dışından getirdigi pahali kredileri;kamu bankalari üzerinden cok ucuza yandaş inşaat sirketlerine hoyratca dagıtması iflası kaçınılmaz kıldı.Tabiiki yüksek getirili ve toplumda istihdam sağlatıp, refah düzeyini yükseltecek karlı üretime yatırımlardan kacınmalarının kendilerince nedenleri vardı.Yandaş işadamlarının inşaat şirketlerine çok pahaliya alınıp ucuza verilen kredilerin hem AKP partisine hemde onun basta Erdogan olmak üzere tüm yönetici kadrosuna,Akp li belediye başkanlarına bir getirisi olmak zorundaydı.Bu işadamlarına hediye edilen devlet ihaleleri ve onun finansmani için dağıtılan bu krediler vasıtasıyla hem bu yandaş işadamları hemde bunlardan aldıkları büyük rüşvetlerler sayesinde kendileri zengin oldu.Akp iktidarının nemalanmaları sadece bu maddi haksız çıkar ile sınırlı degildi. Bu inşaatcılara yaptirdiklari köprüler,yollar,havaalanları,AVM ler,stadyumlar ile ülke çok gelişiyor, en hızlı ekonomik büyüme gösteren ülkeyiz,yabancı devletler bizi kıskanıyor söylemleriyle kendi tabanlarini uyutup seçimleri kazaniyorlardı.Zira AKP secmenine neden oy verdikleri soruldugunda,verdikleri cevap Akp çok iyi çalışıyor yollar köprüler yapıyor bizi ev sahibi yaptı oluyordu.
Türkiye’ye dışarıdan para akısının durma sebeplerini şöyle acıklayabiliriz.
Yüksek getirili tahvillerde gelişmiş piyasalarda riske oranla bir makul getiri oranı vardır, bu suanda 1,5-4 bandında seyrediyor.Türkiye gibi bir ülkede kur riskiyle beraber bunun 7-8 oldugunu düşünecek olursak Türkiye’nin devlet tahvilleri şuanda çöp tahvil seviyesine indirildigi icin 14-15 hatta bazı bilesik endeks hesaplara göre %16 ile borçlanıyor.
Şimdi paranIn sahibi patronu olan bu global piyasalar yüksek faiz oranI versede neden Türkiyenin bu tahvillerine yatırım yapmiyorlar kaçıyorlar ,bunun sebepleri nelerdir?
Global piyasalarda bir takim belirsizlikler var bazı riskler var, kuzeyde Rusya’dan başlayıp Kırım,Karadeniz,Türkiye, İsrail,Mısıra kadar inen bir siyasi risk var. İkincisi İran ve Suidi Arabistan kaynaklI bölgedeki Şii Sunni çatışmasının getirdigi bir savaş riski var.
Bu risklere ek olarak şuan
Global piyasalarda özellikle Amerikan kaynaklı devlet tahvillerinde 10 yıllık devlet tahvilinin beklenen getirisi şuanda genel borsa endeksinin bilesik getirisini aşmış durumda.Bu ne demek iştahı olan para yatırımcıları ekstra risk almadan parasını Amerikan borsasına bile uğramadan getirisi yüksek ve garantili Amerikan tahvillerine aktariyor.
Türkiye gibi tahviline yüksek getiri vaat eden ama çok riskli tahvilini nereye koyacaksınız?Tabiiki artik bu tahviller çöpün de alt seviyesine inmiş demek.Şimdi yukarıda belirttigimiz bu siyasi ve savaş riskinin yanina bu ekonomik global belirsizligide koydugumuz zaman.Türkiye’nin özellikle bankacılık ve finans sektöründeki hukuksuzluklarla uluslar arası piyasalardan kopması,merkez bankasının bagımsızlıgını yitirmesi,toplum üstündeki siyasi baskılar, dış piyasalara güvensizlik olarak yansiyınca dahada önemlisi körfez ülkeleri ve Iran kaynaklı kayıtdışı para akışıda durunca ekonomik yıkim basladı.
AKP hükümeti döneminde Türkiyede ara mamül ithalatı patladı ithalatın %60 ara mamüle gidiyor.Ara mamül ithalatı nedir?Ara mamül ithalatı ,örnegin bir üretici eskiden ürünün tamamını Türkiyede üretiyordu vaz geçti neden? vergi yüksek, üretim giderleri yüksek.Üretici dışardan ara manül alıp Türkiyede montaj yapıyor.
Türkiye üretim ülkesi olmaktan çıkıp montaj ülkesi oldu.
İhracat ve turizm gelirleri hızla düşerken, kronik çarı açık sorunu milli ekonomiyi tehdit ediyor kronik carı açık ve bütçe açığı yüksek borçlanmaya yol açıyor.
1951 yılından bu yana hesaplanan carı açık verilerine göre, 1951-2002 arasını kapsayan 52 yılda Türkiye’nin verdiği toplam carı açığın 43.7 milyar dolar.
Sadece 2017’de bu 47.1 milyar dolara ulaştı, “Yani, bir yılın açığı 52 yıla bedel düzeye geldi. 1923’ten 2002’nin sonuna kadar geçen 80 yılda Türkiye toplamda 247 milyar dolar dış ticaret açığı verirken, AKP’yle geçen 15 yılda, 2017 sonu itibarıyla toplam dış ticaret açığı 967 milyar dolara ulaştı”
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)tarafindan mart 2018 dönemine ilişkin ödemeler dengesi verilerine göre,,
Cari işlemler açığı, bir önceki yılın Mart ayına göre 1.695 milyon ABD doları artarak 4.812 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 55.380 milyon ABD doları olmuştur.
Türkiyenin Cari açık ve dış borçlarla beraber aylık ortalama 16 milyar $ dış finansman ödemesi gerekmekte ve bu ödeme gelecekte yapılamayacaktır.
Körfez ülkeleri ve Iran kaynaklı kayıtdışı para akışı durunca,yurtdışı fonlarının Türkiye’ye yatırımı durunca,Devlet tahvilleri çöp seviyesine inip yeni borçlanmalara ipotek olarak kabul edilmeyince aylık ödenmesi gereken dış borç faizi ve carı açık giderlerine kaynak bulabilmek için Akp hükümeti strateji degiştirip Zam, vergi arttırma ve iç piyasadaki kendine muhalif sermaye sahibi işadamlarına ve gruplara saldırıp onları teröre destek veren kurum ve kişiler olarak yaftalayıp TMSF yoluyla mal mülklerini gasp edip hapse atmaya başladı.Bu durum bütün dünyanin gözü önünde cereyan edince Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü ve bunu yaparken ağır bir dil de kullandı. AKP’nin son uygulamaları ile mülkiyet hakkı, mal güvenliği, tapu güvencesi gibi kavramlar fiilen kaybedilmiştir!vurgusunu yaptı.
Ardından Fitch ve Standard and Poor’s da puan düşürdü. Türkiye’nin riskli olduğunu söyleyerek yapılan bu tür puan düşürmeler, yukarıdaki büyük yatırımcıları, fon yöneten yatırım bankalarını, Dünya Bankası gibi dev kuruluşları, dolayısıyla sıcak para girişini etkiliyor.Ic piyasada sira banami gelecek korkusu yaşayan sermaye sahibi işadamları paralarını yurtdışına kaçırmaya başladılar.Bu insanlar bütün medya önünde Erdogan tarafindan devlete ihanetlen suçlanıp tehdit edildi. Tehditlerden birinde de bunlara yüksek vergi uygulayacağını söyledi. Zaten Mart ayından itibaren Türkiye’ye sıcak para girişleri frenlenmiş, işler tersine dönmeye başlamıştı. Bu tedirginlik birdenbire piyasalara da yansıdı ve arttı. Bunun üzerine hükümet, Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası başkanı ve ekonomiden sorumlu bakandan oluşan koordinasyon heyeti, Erdoğan’ın 11 Mayıs’taki Londra gezisinden bir gün önce toplanıp bir açıklama yayınladı. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan ekonomi zirvesinden sonra yapılan açıklamada, Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi kurallarına göre yönetimin devam ettiği, kambiyo ve döviz rejimlerinde de bu kuralların uygulanmasının sürdürüldüğü ifade edildi.Parasını dışarıya kaçırmayı başaramayıp saldiri korkusu yaşayan Akıllı işadamları devlete “bana el koymana gerek yok, el koysan da mutfakta bir şey yok” mesajı veriyor… Doğuş Holding, akıllıca, saldırıya uğramadan önce “bana saldırmayın, ben hastalıklıyım” sinyali veriyor. Bundan daha akıllıcası da şu; iktidara yakın işadamları zaten paralarını kaçırdılar.” Doğuş Holding 23.5 milyar liralık borcu için bankalarla görüşme talep etti. Borç yapılandırması istedi. Geçen aylarda Ülker Grubu olarak bilinen Yıldız Holding de 10 bankayla masaya oturmuş, 6 milyar dolar civarındaki borcunun yeniden yapılandırılması için Yapı Kredi’yi lider düzenleyici banka seçmişti.
Aydin Dogan ise Dogan Grubu değerinin çok altında Erdogan’ın gizli kasasi Demirören grubuna satıp parasını kurtarabildi.Bu satısta bile kamu bankasından yüksek miktarda kredi kullandırtarak vurgun yapmakta geri kalmiyorlar.
Bu gasp yöntemiyle el konulan paralar tabiiki sorunu çözmeye yetmeyince gelin bakalım AKP hükümeti hangi yönteme başvurdu;
Varlık fonu adı altında kamuya ait yüksek gelir getiren kurumları denetimi imkânsız bir çatı altında toplayarak şirketlesti.Varlık fonu kurulmasına ilişkin Kanun, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ, Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), Türkiye Petrolleri AO (TPAO), Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ (PTT), Borsa İstanbul AŞ, Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ’nin (TÜRKSAT) sermayelerinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin yüzde 6,68 oranındaki Hazineye ait hissesi ile Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Çaykur), THY’nin yüzde 49,12, Halkbank’ın yüzde 51,11 hissesinin Varlık Fonu’na devrine karar verdi.
Dünyada Sovereign Fund, Wealth Fund gibi adlandırılan ulusal varlık fonları, genellikle cari fazla veren emtia ihracatçısı ülkeler tarafından “zor durumlarda” kullanılmak üzere kurulmuşlardır. Nakit ve bütçe fazlası ve/ veya petrol… vb. gibi doğal kaynak gelirine sahip ülkeler tarafından kurulan varlık fonlarının, kontrollerindeki aktif büyüklük tutarı bugün itibariyle 7 trilyon 424 milyar Amerikan Doları’dır.
Türkiye, emtia ihracatçısı değil, dış açık veriyor. Dolayısıyla Türkiye Varlık Fonu dünyadaki örneklerden farklılık gösteriyor. Türkiyede kurgulanmaya çalışılan yapıyı, kamu harcamalarını merkezi yönetim dışından finanse etmeye olanak verecek ulusal kalkınma bankalarına benzeyen bir mali yapı olarak değerlendirmek mümkündür.
Fon, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmıştır. Böylece fon, mali saydamlık ve hesap verilebilirlik yönünden denetim dışı kalmıştır.
Varlık Fonu,Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi’nin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a da tabi değildir. Fonun borçları, Hazine Müsteşarlığı tarafından izlenemeyecek, yönetilemeyecek ve raporlanamayacaktır.
Borclarin faizini ödeyemeyen AKP hükümeti varlık fonundaki bu kurumları ve gelirlerini Çin ve İngiltere kökenli uluslararasi tefecilere ipotek ettirerek cok yüksek faizli borç para alma yoluna gitti.Varlık fonu şirketinin Kontrolünü denetim dişı bırakıp yasalaştırarak kamuoyundan gizliyor.
Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBI) yarısı şimdiden iflas etmiş durumda ve KOBİ’lerden 1 yılda 156 bin işçi çıkarılmıştır!
TCMB reeskont kredilerini TL ile ödenebileceğini açıklaması ile rezervlerini iyice azaltmakta, gelecekte faiz artışları da etkisiz olacak
Kamu bankaları şimdiden döviz hesabı olan vatandaşların nakitleri çekmesinde ve yapılandırma taleplerinde sorun çıkarmaktadır!
Türkiyede 20 milyon icralık dosya var.
Türkiyenin toplam borcu 1 trilyon USD ye dayandı. Uluslar arasi finans piyasalarinin resmi verilerine göre Türkiye gelişmekte olan 165 ülke arasinda Brezilya ve Meksikadan sonra en borclu 3. ülke konumunda.
Şuan Türkiye’nin kasasInda TC ye ait birtek kuruş para yok Türkiye şuan aldığı borçların faizini ödeyemiyor.
Haydar Kamer