KARIN – Paris’te ‘Türkiye’nin Güncel Durumu Ve Azınlık Hakları Konferansı” konulu bir konferans düzenlendi. HDP Milletvekili Garo Paylan da orada bir tebliğ sunmuş.

Neredeyse 30 yıldan beridir “AZINLIK” kavramının kategorik olarak yanlış olduğunu; Osmanlı İmparatorluğu ve TC’de Rum, Ermeni, Asuri / Süryani / Arami halklarının, yaygın kullanılan anlamında bile “AZINLIK” olmadıklarını savunuyorum.

“Ermeni Ulusal Demokratik Hareketi ve 1915 Soykırımı” kitap çalışmamda da “AZINLIK TERMİNOLOJİSİNİN ELEŞTİRİSİ” başlıklı bir bölüm var:
“AZINLIK” kavramı kategorik olarak yanlıştır. Çünkü:
Bütün biyolojik, toplumsal veya kültürel kimlikler, hak ve özgürlükler bakımından eşittir. Sayısının “AZ” ya da “ÇOK” oluşuna göre hakları da azalıp çoğalmaz.
O halde “azınlık” kavramı bize ne anlatır? O çok bilinen -seçim demokrasisi- kuralına atıfta bulunur ve ÇOĞUNLUĞUN EGEMEN olması, AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞA TABİ olmasını ima eder. Bunun için de liberal demokrasiler, bu boşluğu biraz doldurabilmek için AZINLIK olmayı “KORUNMAYA MUHTAÇ” olmaya bağlayıp, korunmanın sınırlarının da egemen gücün lütfu ve alicenaplığıyla belirlenmesini öngörmüşlerdir.
Bu da azınlığın haklarının daha az ve egemen unsur tarafından belirlendiği anlamına gelir. Örneğin Çingene “azınlıktır”, Çingene kimliğinin hakları daha azdır ve egemen güç tarafından belirlenir;Türk çoğunluktur, egemendir; Türk kimliğinin hakları daha çoktur ve sınırları tartışılamaz…

“AZINLIK” kavramı, ancak “EGEMEN ULUS, EGEMEN DİN, EGEMEN CİNS, EGEMEN IRK” kavramlarıyla birlikte var olabilir. “AZINLIK” kavramını kabul etmek “egemen ulus, egemen kültür, egemen din, egemen cins” gibi otoriter belirlenimleri de kabul etmek anlamına gelir. Yoksa “Azınlık” kavramının hiçbir işlevi kalmaz.
Sürgün, soykırım, asimilasyon gibi “YOK ETME” politikalarının, herhangi bir bir ULUSAL, ETNİK, DİNSEL, KÜLTÜREL kimliği AZALTARAK (“Azınlık” haline getirerek) hak ve özgürlükler bakımından eşitsiz, savunmasız, muhtaç ve bağımlı hale getirilmesi olduğuna dikkat çekmek isterim. Bu kavram kategorik olarak her türlü “etnik yok etme” politikasının da referansı olmuştur. Ve o denli de tehlikelerle doludur.
Halbuki başa dönersek, tüm toplumsal, kültürel, biyolojik kimliklerin “AZ” ya da “ÇOK” oluşuna göre değil tıpkı her bir birey gibi sadece VAR OLUŞUNA göre EŞİT temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu kabul edilirse ne “azınlık” ne de “egemen ulus vd” kavramlarının bir önemi kalmayacaktır.
Bundandır ki hiçbir bir ulusal, kültürel, biyolojik kimlik “AZINLIK” kavramı içinde tanımlanmamalı, hak ve özgürlükleri bu kategori içinde ne kadar daraltılıp genişletileceği tartışma konusu dahi yapılmamalı derim.
“AZINLIK” bir başka veçhesiyle de o ülkenin “ASLİ UNSURU” olmayan, göçlerle veya özel durumlarla ilintili olarak varlığını sürdüren etnik, ulusal, kültürel gruplarla ilgili kullanılmaktadır. “AZINLIK” aynı zamanda “YABANCI”, “ÖTEKİ”, “KURAL DIŞI”, “NESLİ TÜKENEN TÜR” gibi anlamları da birlikte veya ayrı ayrı ima eder ve “hakları ve hadlerinin de sınırlı olacağını” belirten bir ifade…
Bu nedenle de Türk resmi tarihi ve resmi ideolojisi sürekli ve sistemli olarak RUMLARI, ERMENİLERİ, SÜRYANİLERİ hep “GAYRİ MÜSLİM AZINLIKAR” tanımı içinde tutmaya özen göstermiştir. Böylece onların bu toprakların, Bu coğrafyanın “YABANCISI”, “AYRIK OTU” olduğunu dikte etmeye çalışmıştır. Onların kendi hak ve özgürlükleri için yaptıkları mücadelelerini de “AZINLIKLARIN DIŞ GÜÇLERLE İŞBİRLİĞİ” bağlamında mahkum etmek istemiştir.

Halbuki ne RUMLAR (Elenler/Grekler), ne ERMENİLER ve ne de SÜRYANİLER (Arami/Asuri/Keldani) bu coğrafyanın yabancıları değil EN ESKİ YERLEŞİK (Otokton) halklarıdır. Türkler Önasyaya işgalci ve Fetihçi boylar olarak doluşmadan önce de onlar Küçük Asya ve Mezopotamya’da tarihin en ileri uygarlıklarını kurup, yaşatmış hakları olarak varlıklarını sürdürüyorlardı.

Şu halde bu halkları sözcüğün bu anlamıyla da AZINLIK olarak tanımlamak, Türk Resmi Tarih ve Resmi ideolojisinin kavramlarıyla hareket etmek, onun mecrasına katılmak anlamına gelir. Bu gerçeklikten ve nesnel bilgiden yana tüm insanlar için bir yanlış olduğu gibi kendisi de “AZINLIK” ilan edilen toplumlara mensup aydınların, bilim insanlarının bu kavramları içselleşirilmesi de o kadar dramatiktir.

Recep Maraşlı