Nairi Hokhikyan ve Sputnik Armenia “Uyan, Lao” adlı özel projeyi sizlere sunmaya devam ediyor. 

Proje, Batı Ermenistan’da Ermeni tarihi mirasından geriye ne kaldığı, tarihi topraklarımızda Sadece Türkler ve Kürtler mi yaşıyor veya Ermeni kökleri hala filizleniyor mu? aramaya devam ediyor.

Efsanevi Nemrut Dağı günümüzdeki Türkiye topraklarındadır.

2150 metre rakımda zirvede inşa edilmiş olan mezar ve heykeller  2100 yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. Bunlar MÖ 69-34 yıllarına tarihlenmiştir.

8 metrelik oyma  heykeller grubunun ortasında Aramazd’ın heykeli bulunmaktadır bunun bir tarafında Mihr ve Artaknes heykelleri, diğer tarafında Kommagene ülkesinin Tanrıçası ve Birinci Antiokos’un heykelleri yer almaktadır. Kral, Ermeni Büyük Dikran’ın tacıyla tasvir edilmiştir.

Yüzyılların yıkıcı elinin de burada etkisi oldu, depremler ve rüzgarlar görkemli heykelleri  başlarından mahrum etti. Arkeologlar ve tarihçiler Nemrut’un heykeller grubunu dünyanın 8. harikası olarak görüyorlar. Bunların, ne Mısır piramitleri ne de Yunan tanrılarının Olimpos heykellerinden geri kalır bir yanı bulunmuyor.

Nemrut, Ermeni Platosunun en yüksek zirvesi değil, fakat oradan tüm bölge açıkça görülüyor. Fırat Havzası’nın geniş alanı sanki avucunuzun içindeymiş gibidir, bunun nasıl bir  ülke olduğunu atalarımızın, bu toprakları korunmak için binlerce yıldır hayatlarını bile çekinmeden feda ettiklerini anlayıp fark etmenizi sağlamaya zorluyor.

Kahta ve Adıyaman şehirleri Nemrut Dağı’nın eteklerinde bulunuyor. Adıyaman, Batı Ermenistan’ın açıkça en çok Ermeni nüfuslu bölgelerinden biridir. 1971 yılında resmi verilere göre Adıyaman’da 52 Ermeni aile yaşıyordu. Bugün, tekrar resmi verilere göre, Adıyaman’daki Ermeni ailelerinin sayısı 1600’den fazla.

Fransız direniş hareketinin kahramanı Misak Manuşyan, Artsakh kurtuluş mücadelesinin katılımcısı Sargis Hatspanyan, Türkiye’de ünlü bir şarkıcı Stepan İlhan-Yepremyan ve daha pek çok ünlü kişiler burada dünyaya geldi.

Adıyaman, soykırım günlerinde en büyük toplama kamplarından biriydi ve Batı Ermenistan’ın çeşitli yerlerinden göç yolunu tutan Ermenileri Arap çöllerine sürdürmek ya da sadece yok etmek için burada topladılar. Fiziksel varlığını korumak için birçok Ermeni yüzeysel olarak Türkleşti veya Kürtleşti ve İslam’ı kabul etti. Bu Ermenilerden biri Adıyaman’da tanıştığım Necati Bakırcıoğlu’ydu. O, 2000’li yıllarda Hıristiyan köklerine dönmekle beraber, Adıyaman’da apostolik bir kilise inşa etmek için somut adımlar attı. 

“Çocukluğumuzdan beri diğer çocuklar bize Ermeni diyorlardı. O zamanlar bunun ne anlama geldiğini anlamıyorduk, ama yıllar sonra Suriye’den bir rahip buraya geldi ve 1915’te neler olduğunu ve Ermenilerin ne gibi bir ırk olduğunu anlatmaya başladığında, daha emin ve güçlü olduk. 100 yıldır Ermeni kalmak için savaşıyoruz. Çocuklarıma Ermeni kökenlerini unutmamak için Ermeni eğitimi veriyorum. Şayet daha önce sessiz kalıyor ve acı çekiyor idiysek, bugün sessiz kalmıyor, korkmuyor ve acı çekmiyoruz” diye anlatıyor ve başkaları için var olmayan sorunların Ermeniler için yaratılabileceğini de sözlerine ekliyor.

Adıyamanlılardan bir başka Ermeni Enver Polad, Ermeni kimliği hakkında yüksek sesle konuştuğu için pekçok sefer baskıya uğradı, ancak aynı ısrarla devam ediyor, aynı zamanda sadece Türkiye vatandaşlarının değil, Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşları ve diaspora Ermenilerinin de kendileriyle çelişmesinin acı verici olduğunu dile getiriyor.

“Biz burada Ermeni olarak doğduk, ancak çoğumuzun Müslüman olması isteğimize bağlı değildi. Burada anavatanımızda, her gün kamu ve hükümet baskısına maruz kalıyoruz. Cenaze törenleri yaparken bile, yerel imamlar genellikle Ermeni olduğumuzu bildiğinden bizden çekiniyorlar. Ama diğerlerinin aksine, biz burada kendi öz topraklarımızda, anavatanımızdayız. Bu bize güç veriyor. Keşke soydaşlarımız bizi bu şekilde kabul etseydi” diyor.

Çeşitli verilere göre Adıyaman’da bugün nüfusun yüzde 15-20’si Ermeni öz bilincine sahip.